Mali İmparatoru I. Mansa Musanın zenginliği coğrafi keşiflerin başlamasını etkiledi mi???? Batı Afrika’da; Gahan, Timbuktu ve Mali’yi içine alan Mali İmparatorluğu’nu yöneten Musa, bugünün parasıyla 400 milyar dolarlık servetiyle, ölümünün üzerinden yaklaşık 700 yıl geçmiş olmasına karşın, tarihin en zengin insanı ünvanını elinde bulunduruyordu. Doğu sınırları Nijer’e, batı sınırları Atlantik Okyanusu’na uzanan, 400 şehirli devasa Mali İmparatorluğu’nun ve özellikle başkent Timbuktu’nun, Afrika kıtasının en önemli ticaret ve kültür merkezi hâline gelmesini sağladı.Yaşadığı dönemde inanılmaz bir servete sahip olan Musa, oldukça dindar bir hükümdardı. Hac yolculuğu yapmaya karar verdikten sonra bir fermanla, bolluk içindeki halkından bu büyük yolculuk için altın ve erzak bağışlamalarını istedi. Ülkenin dört bir yanından kilolarca altın ve erzak geldi. İmparatorluğun başına oğlu Muhammed’i bırakan Musa, köleler, cariyeler ve hacca gitmek isteyen tebaadan oluşan 60 bin kişilik büyük bir kafileyle yola çıktı. Bu rakam o dönem için büyük bir orduya eşitti. Kafile 2 bin ton altın ve tonlarca erzak taşıyordu. Mali imparatoru ve halkının hac yolculuğu boyunca yaptığı alışverişler, harcadığı paralar yalnızca Ortadoğu’da değil, Venedikli tacirler sayesinde Avrupa’da da büyük yankı uyandırdı. Avrupalılar, bu zengin ülkeyi ve hükümdarını merak etti. Venedikli tacirler, ülkelerinde, Mali’nin Afrika’nın en önemli ticaret merkezi olduğunu söyledi. Bu efsanevi hac yolculuğu, dünya tarihini değiştirecek pek çok olayı da beraberinde getirdi. Avrupalı tüccarlar hiç bilmedikleri bu bakir kıtaya gözünü çevirdi. 1488’de Portekizli kâşif Bartolomeu Dias kıtanın kıyılarını dolaştı ve Ümit Burnu’nu keşfetti. Dias’ı, 1497 yılında Vasco da Gama izledi. Yapılan keşifler sonucu kıtanın detaylı bir haritası çizildi; Mali İmparatoru Mansa Musa, ölümünden iki yıl sonra Angelina Dulcert’in çizdiği haritada resmedildi. Musa’nın zenginliğini ortaya koyan harita ise 1375’te, Abraham Cresques tarafından çizilen ve Musa’nın Afrika kıtasının ortasında bir elinde büyük bir altın parçası, bir elinde altın asasıyla tahtında otururken resmedildiği Katalan Atlası’ydı. Afrika’yı dünyaya tanıtmakla iyilik mi etti, kötülük mü; karar vermek zor ama Mansa Musa’nın hac seferi ve harcadığı para karşısında iştahı kabaran Avrupa, coğrafi keşifler ve denizciliğin gelişmesiyle birlikte soluğu Afrika’da alacak, sömürgeleştirmenin temelleri bu dönemde atılacaktı. Kara kıtanın kaderi, keşifler ve işgallerle değişecek, tüm doğal zenginlikleri bugün gelişmiş (!) olarak adlandırdığımız Batılı ülkelerin eline geçecekti…