Şeyh Şamil 1797 yılında Dağıstan’ın Gimri köyünde doğdu. Bölgede önemli bir din adamı olan Şeyh Cemalettin Gazi Kumuki’den dersler aldı. Uzun süredir lideri olmayan Ruslar’ın Müridizm, Kuzey Kafkasya Müslümanlarının ise Gazavat dedikleri direniş hareketinin liderliğine Molla Muhammed seçildi. Şeyh Şamil ise devlet başkanı seçilen Molla Muhammed’in en önemli yardımcısı oldu. 6 Eylül 1859’da 70.000 kişilik Rus ordusuna karşı, yanında birkaç yüz kişi kalana kadar direndikten sonra teslim oldu. Şamil,1870 yılında Rusya’dan ayrılarak önce İstanbul’a geldi. Sultan Abdülaziz tarafından karşılanarak sarayda ağırlandı. İstanbul’da bir süre misafir olduktan sonra hac merasimini yerine getirmek için Mekke’ye gitti. 4 Şubat 1871’de,şu anki Suudi Arabistan sınırları içinde vefat etti. Hz.Muhammed’in eşi Hz.Aişe’nin de bulunduğu mezarlığa defnedildi.
Bir background oluşsun diye Şeyh Şamil’den kısaca bahsettim. Gelelim asıl konumuza. “Kahrolsun sefil esaret! Yaşasın şerefli ölüm!” diyen biri neden düşmana teslim olur, tabi insan merak ediyor ölüm esaretten şereflidir diyen birinin teslim olma sebebini. Benim konuya cevabım “dönemin şartları onu gerektiriyordu.” Çünkü bize tarihi olayların böyle yorumlanması gerektiği öğretildi. Şeyh Şamil kanının son damlasına kadar savaşabilirdi ama bunun bir bedeli olurdu. Savaş devam etseydi yüksek ihtimal siz bu yazıyı okumuyor olacaktınız çünkü hem maddi hem de nüfus olarak Kafkasya çok yıpranmıştı ve Kafkasya ırkı yok olma tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Şeyh Şamil almış olduğu eğitimler dolayısıyla gururun milletten önemli olmadığını çok iyi biliyordu ve öyle yaptı, en kötü barışın en iyi savaştan daha hayırlı olduğunu bildiği için o düsturda hareket etti ve teslim olmasına rağmen şartlarını kabul ettirerek teslim oldu ve son vazifesini yaparken rahmete kavuştu. Sonrasında olan gelişmelerde ise halk kabuğunu kırdı ve daha müreffeh bir hale geldi. Nüfus arttı ve Kafkas Halkları günümüze kadar ulaştı.
Aslında bu olay bana hep 2. Rus-Çeçen Savaşını hatırlatır. Aynı durumlar yaşandı ama maalesef bunları anlatmak çok doğru olmaz çünkü halkımız daha buna hazır değil.
En içten saygı ve hürmetlerimle…
Ömer Faruk AK