Günümüz gençliği oturmasından
kalkmasına, yemesinden içmesine, giyiminden kuşanmasına, inancından kültürüne
kadar çok müthiş bir savrulmayı yaşayabilmektedir. Sanal bir âlemde sanal bir
gençlikle karşı karşıyayız. Annesinin babasının yediğini yemeyen, onların
giydiğini giymeyen, onların oturup kalktığı insanları hakir gören, onların
değerlerini küçümseyen, onların inançlarını hafife olan veya hiç dikkate
almayan, kendine bile yabancılaşan bir gençlikle karşı karşıyayız. Etrafa
baktığımızda bu tür gençlerin sayısal çoğunluğu geleceğe dair ümitlerimizi
kırmaktadır. Teknolojinin, cep telefonunun, internet’in, facebook’un hayatımıza
girmesiyle birlikte gençliğin zihni ve gönlü darmadağınık oldu. Hayattan
bıkmış, çevresinden kopmuş, her türlü değere sırtını dönmüş, kültüründen
uzaklaşmış, hedeften yoksun bir hale gelmiştir.
Bazı gençler üniversiteye giderken sadece
evlerinden ayrılmıyorlar. İnançlarından, kültürlerinden, kimliklerinden,
değerlerinden, önemsediklerinden velhasıl onlarda şahsiyet inşa eden her ne varsa
hepsini terk edip başkalaşıyor, yabancılaşıyor. Üniversite adı altında içine
girdiği ortam çok farklı, arkada bıraktığı hiçbir şey sanki buralarda geçerli
değilmiş gibi, güya özgürlük adı altında cehenneme sürükleyici her şeyin geçer
akçe olduğu ve bu yolların kırmızı halılarla döşenmiş bir ortama girmiş oluyor.
Üniversiteler adeta her şeyin konuşulduğu, her türlü değerin yok sayıldığı,
namus ve sadakat mefhumlarının hiç de konuşulmadığı, geçerli olmadığı
mekanlarmış gibi davranılıyor. Birçok gencimiz, birçok açıdan, acı ama gerçek,
üniversiteye gittiği gibi geri gelmiyor.
Fakat tüm bunlara rağmen “ateşler içinde
olduğu halde yanmayan gençlerimiz” de yok değil elhamdülillah.Buda ümitlerimizi
yeşermektedir
Teknolojinin her türlü
dayatmasına rağmen, etrafına saran ve haline getirilen sınırsız cinsellik
sarmalına takılmayan gençlerimizin varlığı da bizi sevindirmektedir.
Peki, gençlerimiz nasıl
kurtulacak?
Öncelikle anne ve babalar,
o artık bir üniversiteli, koskoca adam, büyümüş kız-oğlan neyin ne
olduğunu biliyor denmeyecek,
denilmeyecek. Yediğine, yatağına varıncaya kadar, kimlerle arkadaş olmuş,
nerelere, kimlere takılıyor, neler okuyor bütün bunlara varıncaya kadar her
halükarda takip edilecek, takip edildiği kendisine de hissettirilecek.
Hayvanları meraya salar gibi saldım çayıra, mevlam kayıra diye bir şey yok.
Senin sahip çıkmadığına, senin değerlerinin düşmanları sahip çıktığında iş
işten geçmiş oluyor. Böyle olunca da sana geçmiş olsun, oluyor.
Yapılacak olan çok zor
değil. Yeter ki zamanında yapılsın.
Allah’ını tanıtacaksın, tanıtmakla kalmayıp,
Onsuz olunamayacağını kavratacaksın.
Kur’anını, yol kılavuzunu, hayat rehberini
tanıtacaksın, tanıtmakla kalmayıp bir yaşam biçimi, hayat tarzı haline
getirmesi için gayret göstereceksin.
Peygamberini tanıtacaksın, iki dünya
saadetinin rehberinin o olduğunu öğreteceksin.
Kur’an ile olanın, Peygamber ile olanın Allah
tarafından mahzun bırakılmayacağını öğreteceksin. Allah ile olan mahzun olur
mu?
kalkmasına, yemesinden içmesine, giyiminden kuşanmasına, inancından kültürüne
kadar çok müthiş bir savrulmayı yaşayabilmektedir. Sanal bir âlemde sanal bir
gençlikle karşı karşıyayız. Annesinin babasının yediğini yemeyen, onların
giydiğini giymeyen, onların oturup kalktığı insanları hakir gören, onların
değerlerini küçümseyen, onların inançlarını hafife olan veya hiç dikkate
almayan, kendine bile yabancılaşan bir gençlikle karşı karşıyayız. Etrafa
baktığımızda bu tür gençlerin sayısal çoğunluğu geleceğe dair ümitlerimizi
kırmaktadır. Teknolojinin, cep telefonunun, internet’in, facebook’un hayatımıza
girmesiyle birlikte gençliğin zihni ve gönlü darmadağınık oldu. Hayattan
bıkmış, çevresinden kopmuş, her türlü değere sırtını dönmüş, kültüründen
uzaklaşmış, hedeften yoksun bir hale gelmiştir.
Bazı gençler üniversiteye giderken sadece
evlerinden ayrılmıyorlar. İnançlarından, kültürlerinden, kimliklerinden,
değerlerinden, önemsediklerinden velhasıl onlarda şahsiyet inşa eden her ne varsa
hepsini terk edip başkalaşıyor, yabancılaşıyor. Üniversite adı altında içine
girdiği ortam çok farklı, arkada bıraktığı hiçbir şey sanki buralarda geçerli
değilmiş gibi, güya özgürlük adı altında cehenneme sürükleyici her şeyin geçer
akçe olduğu ve bu yolların kırmızı halılarla döşenmiş bir ortama girmiş oluyor.
Üniversiteler adeta her şeyin konuşulduğu, her türlü değerin yok sayıldığı,
namus ve sadakat mefhumlarının hiç de konuşulmadığı, geçerli olmadığı
mekanlarmış gibi davranılıyor. Birçok gencimiz, birçok açıdan, acı ama gerçek,
üniversiteye gittiği gibi geri gelmiyor.
Fakat tüm bunlara rağmen “ateşler içinde
olduğu halde yanmayan gençlerimiz” de yok değil elhamdülillah.Buda ümitlerimizi
yeşermektedir
Teknolojinin her türlü
dayatmasına rağmen, etrafına saran ve haline getirilen sınırsız cinsellik
sarmalına takılmayan gençlerimizin varlığı da bizi sevindirmektedir.
Peki, gençlerimiz nasıl
kurtulacak?
Öncelikle anne ve babalar,
o artık bir üniversiteli, koskoca adam, büyümüş kız-oğlan neyin ne
olduğunu biliyor denmeyecek,
denilmeyecek. Yediğine, yatağına varıncaya kadar, kimlerle arkadaş olmuş,
nerelere, kimlere takılıyor, neler okuyor bütün bunlara varıncaya kadar her
halükarda takip edilecek, takip edildiği kendisine de hissettirilecek.
Hayvanları meraya salar gibi saldım çayıra, mevlam kayıra diye bir şey yok.
Senin sahip çıkmadığına, senin değerlerinin düşmanları sahip çıktığında iş
işten geçmiş oluyor. Böyle olunca da sana geçmiş olsun, oluyor.
Yapılacak olan çok zor
değil. Yeter ki zamanında yapılsın.
Allah’ını tanıtacaksın, tanıtmakla kalmayıp,
Onsuz olunamayacağını kavratacaksın.
Kur’anını, yol kılavuzunu, hayat rehberini
tanıtacaksın, tanıtmakla kalmayıp bir yaşam biçimi, hayat tarzı haline
getirmesi için gayret göstereceksin.
Peygamberini tanıtacaksın, iki dünya
saadetinin rehberinin o olduğunu öğreteceksin.
Kur’an ile olanın, Peygamber ile olanın Allah
tarafından mahzun bırakılmayacağını öğreteceksin. Allah ile olan mahzun olur
mu?