Kalbimi ağrıyor. Boğazımda bir yumru. Bomboş ve yalnızım. İşin kötüsü kendimi neyin iyi hissettireceğini bile bilmiyorum. Şimdiden özlem oturdu sol omzuma, kalbime ağırlık yapıyor. Geçmiş ayrı dert, bugün ayrı, yarın bambaşka… Kulaklarımda sessizlik, gözlerim uzaklarda bir çocuk arıyor neşe içinde. Buğulu camlar da hayallerim geçmişimden sıkıca bir elle yürümeye çalışıyor. Yine soğuk kış günü, yine akşam ötecek kuşlar ve yemekhaneden gelen ince kadın sesi eşiliğinde radyodaki türkü. Siyah gökyüzünü aydınlatan yüreğimdeki ferahlık ve başımı koyduğum seccade… dualarım kulaklarımda çınlıyor gökyüzüne saldığım bulutlarla birlikte.
Ve sadece kulaklarımın duyduğu o gizemli sesle süzülüyor vücudum ahenkli. Arkadaşlarımın cıvıl cıvıl sesleri koridoru dolduruyor . dışarısı sıcak bahar vakti. Bisiklet üstünde can arkadaşım, canımdan yakın hissettiğim ben arkadaşım hızlıca geçerek yanımızdan savuruyor çığlıklarımızı. Sımsıcak çayın dumanında demleniyor en özlenecek sohbetler saat 8 civarı.
Gözlerim ağlamamaya yeminli bir yemin bozar. Yüreğim onca yüke dayalı bir pelte. Boğazımdaki düğüm istemeden arkadaşıma vurduğum yumruk ve aklımdaki ses bağırıyor özleyeceğini, üzüleceğini bilmeden şemsiyeli bir hatuna.
Spor dediğin beraberlik ayakların arasında çalımla kaleyi bulan gol ve bir panter tutuyor kaçmasın diye neşemizi. Şakalar, komiklikler ne kadar soğuk olsa da sıcacık yüreklerimize yazılıyor en olmadık yerde ağzımızdan bir kahkaha olarak çıksın diye. Sert bir yüzü eritiyor bizle geçirilen dakikalar. Bir arabanın yıllarca esamesi okunuyor, belinde çantası yarışma yarışma koşuyor uzun boylu bir adam. Sert ama yumuşak duvarlara çarpıp geri dönen o ders kaynatma ateşleri sonunda yıkıyor dostun kalesini ve ders sonuna kadar bir sohbet, ha bir de dersi bir söyleyip sohbeti 10 yapan var unutmamak gerek..
Kızıl saçlı, kısa boylu bir neşe var arada nefes almamızı sağlayan ve nefeslerimizi kesen bazı dakikalar. Her sabah yanıma süzülen bir telefon ve kulaklarımda dans eden onlarca Hintli . Sarı saçlı, yürüyen bir küp içi bilmediğim daha nelerle dolu, ve beni ben yapan en sonunda bulduğumda kendimi arka sıradan bir ses fısıldar dudağımda bir gülücük. Sanki kedi çağırıyor adama bak. Kalın bir ses, tuhaf bir gülüş, her sabah sınıfın etrafında dans eden onlarca ayak ve başlarında uzun ince biri.
‘Du yu andırsitend me’ cümlesine eklenecek daha onlarca kelime eşliğinde dört bir yanına dünyanın, pamuğa sarılmışçasına rahat bir yolculuk. Yakışıklı bir adam. Ne zaman burada ne zaman değil? Sert görünüş arkasında babacan bir duruş. Ve babacanlığını saklamayan başka bir adam hep yanında bizlerin o iğrenç ithamlara rağmen.
Büyük bir televizyon serin bir bahçede ve sevinen üç farklı taraf. Başımın üstünden geçen voleybol topları ve salonun ortasında potaya giren ağır bir top. Ortasında ben, çevremden benden her bir parça. Özlem, bırakma yakamı, sen olmasan unuturum her bir parçamı her bir şehirde.