1600’lerde Çin ipek ve porselenle birlikte tek çay tedarikçisi olarak küresel talebi karşılamak için büyük miktarda çay üretmeye başlar; Avrupa’da çay tutkusu arttıkça üzerine şiirler, yazılar da yazılır. Çay sır gibi saklandığından iki yüzyıl boyunca çayın Çin’in hangi bölgesinde yetiştiği öğrenilemez. İngilizlerin çaya karşılık takas olarak kullandıkları afyon, bağımlılıkların artmasıyla yasaklanınca kaçakçılık artar, bu da İngiltere ile Afyon savaşları başlamasına neden olur.
Çay, 1800’lerin başında İngilizlerin ilgi alanına yeni girmiştir ama Çinliler neredeyse 2000 yıldır çay içiyordu. Çin’de çay içmeye nasıl başlandığı bilinmiyor ama çayla ilgili en eski kayıt, MÖ 1. yüzyılda, Han Hanedanlığı döneminde, Wang Bao’nun Bir Memurla Sözleşme adlı şiirinde karşımıza çıkıyor. İçecek olarak tüketilmeden önce çay şifalı bir bitki olarak biliniyormuş. Çin toplumunda çay içmek öyle önemlidir ki bazen çaylar tören eşliğinde yudumlanır. Budist rahipler tarafından 805 yılında Japonya’ya götürülen çay ve içme törenleri burada iyiden iyiye ritüelleştirilir.
Çay tutkusunun yarattığı yüksek pazar talebini karşılamak ve Çin’in çay tekelini kırmak isteyen İngiltere; İskoç botanikçi R. Fortune, sayesinde binlerce çay bitkisi ve tohumunu gizlice kaçırtmış, Çin devletinin üretim sırlarını öğrenmişti. Böylece İngiltere, Fortune sayesinde Çin tekelini sabote edip çayı dünyaya açar ve bu da Çin ekonomisinin darmadağın olmasına neden olur. R. Fortune, sömürgeleşen Çin’in Batılılara imtiyazlar vermek zorunda kaldığı dönemde Çin’e gelip en içlere ulaşmayı başarmış; Fortune’s Double Yellow gülü, Ixora chinensis, sarı yasemin, hanımeli, Japon dağ lalesi gibi birçok nadide bitkiyi Avrupa bahçelerine taşımıştı.
Fortune’un Çin’e ikinci gelişindeki göreviyse Kanton’da Doğu Hindistan Şirketi için çay bitkilerinin en iyi varyetelerini toplayıp Himalayalardaki plantasyonlara taşımak, üretim sırlarını öğrenip çay işleme gereçlerini hatta yerli üreticileri de getirmekti. Halka karışıp ülkenin iç kısımlarına kolay ulaşabilmek için saçlarını kazır yalnızca bir atkuyruğu bırakır, yerel kıyafetler giyer ve hizmetkarı Wang ile bazen yürüyerek, bazen tekneyle, kimi zaman da tahtırevanla yolculuk ederek Wuyi Dağlarındaki çay üretim bölgesine varır. Fortune burada zamanını tohum toplayarak, yeşil çayın üretimine dair bilgi toplayarak geçirir.
Çay burada iki bin yıldır değişmeden aynı formülle üretiliyor ve aynı biçimde içiliyordu. Siyah çay ile yeşil çayın aynı bitkiden elde edildiğini de burada öğrenir. Devlet sırrı çayı, şair Lu Yu şöyle tarif eder: “Çayın iyisi, Tartar atlılarının deri çizmeleri gibi kırışık, bir boğanın gerdanı gibi kıvrımlı, derin su yatağının sisi kadar buğulu, meltemlerin okşadığı bir göl gibi ışıltılı, yağmurla yıkanmış toprak gibi nemli ve yumuşak olmalı”.
Çay, Çin’in dünya sahnesindeki rolünü değiştirir; onu dünyanın en büyük ekonomik gücü yapar ama Afyon savaşlarını kaybetmesiyle yarı-sömürge olmasının önünü açar, İngiltere’nin Uzak Doğu’daki ekonomik genişlemesini kolaylaştırır ve çaya bağımlı bir ekonomi yaratır.