DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK İÇİN İNSANI DEĞİŞTİRMEK GEREK – Ömer Yayla – Öğretmen

              İnsanı
diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği düşünmesidir. Düşünme mekanizmasını
besleyen ise okumaktır. Her gün bir şeyler okumaya, öğrenmeye niyetli olmamız
lâzım. Fakat biz Allah´ın ilk emri “Oku!”yu “OKUMA” ama “Diploma al!” olarak
anlamışız ve bunun bedelini ödüyoruz. Aslında okumak, rahmetli Aliya
İzzetbegoviç´in de söylediği gibi “özgürlüğe uçmaktır.” Evet, bizde umut
ediyoruz ki, okumak özgür insanların, özgür insanlar; adalet, merhamet ve
kardeşliğin hâkim olduğu toplumların ve bu da huzur dolu bir dünyanın habercisi
olacaktır.
İnsan; değişmek, gelişmek,
yaratılış sebebinin ve hayatının asıl amacına ulaşmak için okumalıdır. Çünkü
bilinçli insan ayakları yere sağlam basan, kendisinin ve toplumunun dertlerinin
farkında olan insandır. İşte okumak bireyde bu bilinci, bu ruhu oluşturan en
önemli yoldur.  İnsanı ısıran kitaplar
okumalıyız; çünkü okuduğumuz kitap bir yumruk indirerek bizi uyarmıyorsa, işe
yaramaz.  Okuyacağımız kitapları iyi seçmeliyiz.
Zamanın süzgecinden geçen, doğru, yararlı, eleştirisi yapılmış kitaplar
olmalıdır.
Bir de artık toplumda klişe haline gelmiş olan
“boş zamanlarınızda ne yapıyorsunuz” sorusuna verilen “kitap okuyorum” cevabı,
bizlerde ne yazık ki okumak sanki boş zaman işiymiş gibi çok vahim bir anlayış
oluşturmuş. Halbuki boş zamanlarda kitap okunmaz, kitap okumak için zaman
ayrılır. Yani okuma hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olmalıdır. Nasıl ki
bedenimizin fizyolojik ihtiyacı olan gıdaları, havayı, güneşi alma ihtiyacı
varsa, aynı zamanda ruhumuzun da açlığını gidermemiz lazımdır ki, bunun içinde
en önemli gıdalardan biri şüphesiz okumaktır.
Bilgi ve bilişim çağında yaşıyoruz. Başarının
en önemli kaynağı da bilgidir. Bilgi ise güçtür. Başarılı insanlar, ömürlerinin
büyük bir kısmını okuyarak geçirmişlerdir. Hayatta başarılı ve mutlu olmak için
okuma alışkanlığı edinmemiz gerekir. Herkes bakar ama herkes göremez. Görenler
neyi / niçin / nasıl görür? Göremeyenlerin önünde ki perde ne? Niçin göremez?
Görmek için bakmak yeterli değil midir? Fiziki körlük değil elbette benim
kastettiğim, asıl konu bakıp da görememe sorunu. İnsanı kör eden şey gözdeki
boşluk mu yoksa beyindeki boşluk mu? Eğer tek körlük gözdeki boşluktan
kaynaklansaydı insanlık bu kadar acı çeker miydi? Koyun sürüsüne
dönüştürülebilir miydi insanlık? Her geçen gün biraz daha ölüyoruz, okumayı
bıraktıkça ölüyoruz.
Bilgiyle şahlanmayan
toplumların sonu hüsrandır. Büyük devlet, büyük millet olmak için bilgili,
bilinçli bir toplum olmak zorundayız. Tarih şahittir ki bilgiye hâkim olan
dünyaya hâkim olmuştur. Kitap bilgi, bilgi hayattır. Ciğerleriniz için oksijen
ne kadar önemliyse beynimiz içinde bilgi o kadar önemlidir. Hatta beyni
bilgisiz bırakmak daha çok acı verir insana. Oksijensiz kalan insan kısa sürede
can verir. Ama bilgisizliğin bir toplumu ne kadar olumsuz etkilediğini
yaşadıklarımız bize öğretiyor. Bilgisizlik yavaş yavaş öldürür. Uzun ve sürekli
çekilen acılar, kısa ve ani acılardan daha fazla sıkıntı verir insana.
Ayrıca okumak gaye değil,
araç olmalı. Okumanın sonunda insan bilgi edinmeli, faydalı şeyler
öğrenmelidir. Okuduğumuz metin tarih ise günümüze ışık tutmalı; ahlak kitabı
okuyorsak davranışlarımız düzelmeli. Okuduğumuz bilgilerden faydalanmalıyız ve
onları hayatımızda uygulamalıyız; aksi halde, marangozluk kitabı okuduğu halde
hiçbir şey yapamayan adama benzeriz. Daima okuyan, kendini geliştiren ve
okuduğunu uygulayabilen bir toplum olabilme dileğiyle…

Exit mobile version