-A-
Absolutizm: Herhangi
bir eserde ya da ilkede değişmezliği savunmak.
Açık Mektup: Bir
kişiye yönelik yazılmış; ancak başkalarının da okuması için gazete veya
dergilerde yayımlanan mektuplardır.
Afrozim: Bir
konu hakkında bilinmesi gereken temel özellikleri özlü bir şekilde anlatma
sanatıdır.
Ağız: Bir anadilin
herhangi bir şivesinin içinde bulunan söyleyiş farklılığıdır.
Akrostiş: Bir
şiirde dizelerin ilk harfleri yukarıdan aşağı doğru okunduğunda anlamlı bir
sözcüğün ortaya çıkmasıdır.
Alegori: Bir düşünceyi, bir
davranışı ya da eylemi daha kolay kavratabilmek için simgelerle
canlandırılmasıdır.
Aliterasyon: Bir
dizede aynı seslerin tekrar edilmesidir.
Anagram: Bir
sözcükteki harfleri kullanarak yeni bir sözcük ortaya çıkartmaya denir.
Anakronizm: Meydana
geliş tarihi kesin olarak bilinen olayları veya yaşadığı tarihin açık olarak
bilindiği kişileri farklı bir zaman dilimi içinde göstermeye denir.
Anekdot: Eser
içindeki bir olayın başlı başına ayrı bir bütün özelliği göstermesidir.
Antoloji: Sanatçıların
önemli eserlerinin bir araya getirilerek oluşturulan eserlerdir.
Arkaizm: Bir
eserde dilden kaybolmuş ya da geçerliliğini yitirmiş sözcüklere ya da
sözdizimlerine yer verilmesidir.
Aruz: Hecelerin
uzunluk ya da kısalık derecesine göre çeşitli ses kalıplarından oluşan bir tür
şiir ölçüsü.
Asonans: Yarım
kafiye.
Âşık: Halk
ozanları ya da saz şairlerine verilen isim.
Ayak: Halk
şiirinde kafiye yerine kullanılan terim.
-B-
Bab: Konularına
göre düzenlenmiş bir eserin bölümlerinin en geniş olanına verilen isimdir.
Balad: Eski
Fransız şiirinde görülen nazım biçimlerinden biridir.
Barok: 17.
yüzyıl Batı edebiyatında, dengeden çok devinime, düşünceden çok duyguya ağırlık
veren yazın akımına verilen isimdir.
Belâgat: Sözü
düzgün, anlaşılır ve güze bir şekilde söyleme sanatı.
Bent: Bir
şiirin 4, 5, 6, …. dizeli bölümlerinden her biri.
Berceste: Bir
şiirdeki en güzel beyit ya da dize.
Betimleme: Bir durumu,
bir olayı, bir varlığı, ya da kavramı zihinde canlanacak biçimde anlatma.
Beyit: Aynı ölçüde
yazılan ve anlamca birbirine bağlı iki dizelik Divan şiiri birimidir.
Biçem: Bir
sanatçının eserini işleyiş tarzına verilen ad, üslûp.
-C/Ç-
Cönk: Özellikle
saz şairlerinin şiirlerinin toplandığı uzunlamasına açılan deri kaplı defter.
Çaprazlama: Bir
cümlede ya da bir dizede daha önce geçen sözcüklerin sırasını, değişik ya da
karşıt anlam verecek biçimde tersine çevirerek tekrarlama.
-D-
Darb-ı Mesel: Bir durumu ya da olayı anlatmak için kullanılan
kalıplaşmış, anlamlı sözlerdir.
Dekadan: 19.
yüzyılda Fransa’da natüralizme karşı çıkan ve simgecilik akımına öncülük eden
sanatçılara verilen ad.
Devrikleme: Sözcüklerin
cümle içinde olağan sıralanış biçimine uymayan kullanımı.
Devriye: İnsanın
ve evrenin Tanrı’dan çıkıp tekrar Tanrı’ya dönmesi görüşünü temel alan devir
kuramını anlatan şiirlerdir.
Dibâce: Eserin
yazılış nedenini ve içeriğini açıklayan başlangıç kısmıdır.
Divan: Divan
edebiyatı şairlerinin belli bir düzene göre şiirlerini topladıkları
eserlerdir.
Dizin: Eserin
içinde yer alan terimlerin alfabetik bir düzenle eserin sonunda verilmesidir.
Döşeme: Halk
öykülerinde giriş bölümüne verilen isim.
Drama: Sahnede
oynanmak için yazılan, olayları oluş halinde ve karşıt oluşların çatışmasıyla
geliştirip gösteren eserlerdir.
Durak: Hece
ölçüsünde dizelerin iki ya da daha çok parçaya bölünüş yerine verilen ad.
Düğümleme: Bir
yazıdan istenilen anlamı çıkarmayı veya o yazıyı kavramayı engelleyen anlatım
karışıklığı.
-E-
Edebiyat: Duygu,
düşünce, olay ve olguları, etkili ve güzel biçimde anlatan söz sanatıdır.
Edisyon Kritik: Farklı
nüshaları bulunan eserlerin nüshaları aralarındaki farklılıkların tespit edilip
aslına en uygun şekilde yayınlanmasıdır. Farklılıklar dipnotlarla gösterilir.
Eglog: İlkçağ
edebiyatında Romalıların Vergilius şiirlerine verdiği isimdir. Çoban şiiri
olarak da bilinir. Edebiyatımızda işlenmemiştir.
Egzotizm: Yabancı
ülkelerin geleneklerini ve yaşama biçimlerini yansıtan, o ülkelere özgü
manzaralarla donatılmış yapıtlar için kullanılan bir tanımlamadır.
Eklektizm: Birbirine
aykırı çeşitleri bir araya getiren geniş sınırlı zevki ifade eder.
Epigram: Mezar
taşlarına yazılan kısa, epik şiirlerdir.
Epizot: Bir
roman, öykü ya da destanda olay örgüsü içinde başlı başına konusal bir bütünlük
taşıyan ikinci derecedeki eylem ya da eylemlerdir.
Epope: Kahramanlık
öyküleri anlatan uzun manzum öyküleridir.
Etimoloji: Bir
kelimenin hangi kökten geldiğini araştıran bilim dalı.
-F-
Fabl: Kahramanları
bitkiler ve hayvanlardan seçilen eserlere verilen isimdir.
Fantazya: Düş
gücünün alabildiğince özgürce ortaya koyulduğu düşünceye ya da bunlarla
donatılmış sanat yapıtlarıdır.
Fars: Oldukça
basit güldürme unsurlarından yararlanılarak, bazı durumlarda inanılırlığın
sınırları dışına çıkarak oluşturulan, düşündürmekten çok güldürmeyi amaçlayan
oyunlar.
Fasih: Bütün
dil kurallarına uyularak doğru, güzel ve açık şekilde konuşup yazmak.
Fenafillah: “Ölmeden
önce ölmek” anlamına gelir. Tasavvufî inanca göre, insanın dünyadan vazgeçerek
varlığını Allah’ın varlığında eritmesidir.
Fıkra: İçinde
güldürünü öğesi bulunan kısa öyküler için kullanılan Fıkra, gazete ve
dergilerin belli sütunlarında yayınlanan güncel, toplumsal ve siyasal yazıların
da ismidir.
Fiktif: Gerçek
olmayan, varsayılan.
Folklor: Bir milletin
uzun yıllar boyunca oluşturduğu geleneklerin, inançların, törelerin ve kültürün
ortak adıdır.
-G-
Galat: Bir
kelimenin yanlış anlamda kullanılmasıdır.
Gösterge: Genellikle
kendisi dışında bir şey gösteren her türlü nesne, varlık ya da olguya denir.
Göz Uyağı: Hem
yazılışları bakımından hem de ses yönünden kafiyeli olmayan dize sonlarındaki
sözcüklerin aynı harfle kafiyelenmesidir. (Gam, Cem, Kerem)
Grotesk: Güldürmeyi
(kaba biçimde) amaçlayan komedi türüdür.
Gülbank: Bir
topluluğun hep bir ağızdan ezgili biçimde söylediği kalıplaşmış tekbirlere,
dualara verilen ad.
-H-
Hâbname: Eserde
anlatılanlara, rüyada görülenlerin aktarılması izleniminin verilmesidir.
Hamamiye: Divan
edebiyatında, hamamı ya da hamamdaki güzelleri tasvir etme amacıyla
yazılan kasidelere verilen isimdir.
Hamaset: Kahramanlık.
Hamse: Divan
edebiyatında, beş mesnevinin bir araya gelmesiyle oluşturulan yapıta verilen
isimdir.
Haşv-Haşiv: Eserde
gereksiz sözcük kullanılmasıdır.
Hayfa: “Yazık,
eyvah!” anlamına gelen bir kelimedir.
Hâyide: Herkes
tarafından bilinen ve sıkça kullanılan söz anlamındandır.
Hezl: Alay,
eğlence, şaka anlamına gelen bir kelimedir. Bir konuyu alaylı bir söyleyişle
işleyen şiirler için de kullanılmıştır.
Hiciv: Bir kişiyi,
düşünceyi ya da toplumun eksik yanlarını iğneleyici bir dille ortaya koymak
amacıyla yazılmış ürünlere verilen isimdir.
Hikmet: Dini-ahlaki
konuları işleyen ve nasihat eden eserlerdir.
Hilye: Hz.
Muhammed’in (s.a.v.) vasıflarını anlatan yazılardır.
Hitabet: Söz
söyleme sanatı.
-I-
Irmak Roman: Bir
kişinin ya da bir topluluğun, belirli bir zaman dilimi içindeki yaşayış
dönemlerini birbirini tamamlayacak biçimde anlatan roman dizisidir.
-İ-
İbda: Eserin,
yazıldığı döneme göre olağanüstü nitelikler taşımasıdır.
İbham: Eserin,
anlaşılmayacak kadar kapalı bir anlama sahip olmasıdır.
İcaz: Bir
fikri az sözcük kullanarak öz bir şekilde anlatmaktır.
İfrat: Mübalağa
sanatının bir türüdür. Bir sıfatı aşırı derecede şiddetlendirmek demektir.
İham: İki
ya da daha fazla anlamı olan sözcüğün en uzak anlamıyla kullanılmasıdır.
İhtira: Daha
önce hiçbir şairin kullanmadığı sözcük ya da üslûp.
İhtisar: Bir
fikrin olabildiğince az sözcükle anlatılmasıdır.
İkmal: Bir
cümlenin anlamının sonraki cümleyle tamamlanmasıdır.
İksar: Bir
fikrin, gereksiz şekilde uzatılan ve tekrarlanan sözcüklerle anlatılmasıdır.
İltizam: Şiirde
kafiyeyi sağlayan, düzyazıda seci olarak kullanılan sözcükten önce gelen ve
harf sayısı bakımından kafiyeye denk olan benzer sözcükler kullanılarak yapılan
sanata denir.
İmge: Anlatılmak
istenenle başka şeyler arasında ilişki kurarak zihinde canlandırılmasını
sağlayan yeni biçimlerdir.
İnsicam: Sözün
düzgün, tutarlı ve birbirine bağlanarak söylenmesidir.
İnşa: Divan
edebiyatında süslü düzyazılara verilen isimdir.
İntihal: Başkasına
ait bir eserden parçalar alarak kendisine aitmiş gibi gösterme.
İroni: Söylenenin
tam tersinin kastedilmesidir.
İrsal-i Mesel: Söze
güç katmak için araya atasözleri ya da atasözleri ayarında örnekler katmaya
denir.
İstidrad: Uygun
bir yerde konu dışında bir şey anlatmak.
İstidrâk: Över
gibi görünerek yerme ya da yerer gibi görünerek övme sanatıdır.
-K-
Kalem Şuarası: Hece
ve aruz ölçülerini kullanarak şiir yazabilen; ancak saz çalmayı bilmeyen
şairlere “Kalem Şuarası” denir.
Kalenderi: Saz
şairlerinin aruzun mef’ulü mefailü mefailü feulün kalıplarına göre yazdıkları
ve özel bir ezgiyle söyledikleri şiir türü.
Karavelli: Asıl
hikâyenin içine katılan küçük, müstakil hikâyelerdir.
Kat: Genellikle
heyecanın arttığı anlarda sözün kesilmesidir.
Katar: Halk
edebiyatında alt alta sıralanan dörtlüklerin tümüne birden verilen isim.
Kayabaşı: Halk
edebiyatında kullanılan bir koşma türüdür.
Kesik: Halk
edebiyatında hece sayısı 7 veya 8 olan şiirlerin geneline verilen isimdir.
Kıssa: İçinden
ahlak dersi çıkartılan özlü ve kısa söz.
Kurmaca: Tasarlanarak
üretilmiş, tasarlanmış.
Kübizm: 20.
yüzyılın başlarında resimde başlayan, sonra diğer sanat dallarıyla beraber
edebiyatta etkisini gösteren sanat akımı.
-L-
Lâedri: Yazarı
bilinmeyen eser demektir.
Lakonizm: Anlatılmak
istenileni en az sözcükle ya da en kısa biçimde anlatma yolu.
Lebdeğmez: İçinde dudak
ünsüzlerinin (b, f, m, p, v) bulunmadığı kelimelerle yazılmış şiire verilen
ad.
Lehçe: Bir dilin
tarihsel, toplumsal, kültürel nedenlerle dilbilgisi ve sözlük bakımından
farklılaşmış biçimi.
Letrizm: Sözcükleri ve
sözcüklerin anlamsal değerlerini hiçe sayıp şiirde harfi temel birim olarak
kabul eden edebiyat akımı.
Lirizm: Duyguların
etkili ve coşkulu bir biçimde anlatılmasıdır.
Lügaz: Bir varlığın
özelliklerinin şiir biçiminde anlatılmasıyla oluşturulan bilmece.
-M-
Mahlas: Bazı
ozan ve yazarların eserlerinde kullandıkları takma ad.
Maklub: Tersten
yazıldığında yine aynı kelimenin ortaya çıktığı kelimeler. (mum, aba,
ütü…)
Mani: Halk
edebiyatının en yaygın ve en küçük nazım biçimi.
Manzum: Nazımla yazılmış
veya nazım biçimine konmuş, nesirden farklı nitelikler barındıran eserlere
verilen ortak isim.
Manzume: Nazım
biçiminde yazılan, sanat değeri taşımayan dil ürünlerine denir.
Mazmun: Divan
edebiyatında bazı kavramları dolaylı bir şekilde anlatmak için kullanılan
kalıplaşmış sözlere verilen ad.
Mecaz: Bir sözcüğün
gerçek anlamı dışında başka bir anlamda kullanılmasıdır.
Meddah: Çeşitli
taklitler yaparak hikayeler anlatan halk sanatçısı.
Melodram: İlkçağlarda
özellikle de eski Yunan’da bazı bölümlerinde müzik çalınan; ancak sözleri
ezgili olmayan sahne yapıtlarına verilen ad.
Menkıbe: Din
büyüklerinin, ermişlerin hayatlarını ve mucizelerini anlatan öykülere
denir.
Mersiye: Bir
kimsenin ölümü üzerine duyulan üzüntüyü ve acıyı anlatmak; onun erdemlerini,
iyi yönlerini dile getirmek amacıyla yazılan şiirlere verilen genel ad.
Mesel: Öğretici,
ahlaki özellikler taşıyan küçük hikâyeler.
Mesnevi: Her beyti kendi
içinde kafiyeli, beyit sayısı beyit sayısı sınırsız olan Divan edebiyatı şiir
biçimidir.
Metafor: Bir
varlığı, durumu ya da olguyu bir başkasına benzeterek anlatmak.
Methiye: Bir
kimseyi övmek, yüceltmek amacıyla yazılan şiirlerin genel adı.
Mey: Divan
edebiyatında şarap.
Mısra: Manzum
yazıların her bir satırına verilen ad. Dize.
Mitos: Tarih
öncesi dönemlerle ilgili Tanrı, tanrıça veya kahramanların yaşamlarını,
serüvenlerini anlatan efsanelere verilen ad.
Monografi: Herhangi
bir konu üzerinde özgün bir görüşle yapılan ayrıntılı, derinlemesine
inceleme.
Monolog: Bir
kişinin anlattığı eğlendirici öykü. Tiyatroda tek kişinin konuşmasına da
denir.
Muamma: Belli kurallara
uyarak bir insan adı çıkacak şekilde düzenlenmiş manzum bilmece.
Musarra: Mısraları
birbiriyle kafiyeli beyitlere denir.
Münşeat: Mensur ya da
mektupların toplandığı yapıtlara verilen genel ad.
Münşi: Sanatlı
düzyazı yazan kişilere verilen ad.
Müntehabât: Aynı
türde yazılmış seçilmiş eserlerden oluşan antoloji.
-N-
Nazım: Duygu,
düşünce ve isteklerin ölçülü, ahenkli bir şekilde iletmeyi amaçlayan anlatım
yolu.
Nazire: Bir şairin,
başka bir şairin şiirine konu ve biçim yönünden benzer özelliklerde yazdığı
şiir.
Neoklasizm: Sembolizme
tepki olarak doğan ve klasik zevki, klasik söyleyişi canlandırmayı amaçlayan
sanat ve edebiyat akımı.
Nihilizm: Hiççilik.
-O-
Olay Örgüsü: Konuyu
oluşturan olayların birbiriyle olan ilişkilerine verilen ad.
Olay Öyküsü: İçinde
barındırdığı olaylar sayesinde okuru gerilim ve merak içinde bırakan öykü
türü.
Opera Komik: Komik ve
acıklı olayları, durumları bünyesinde barındıran müzikli oyun.
Ortaoyunu: Sahneye
benzer bir alanda, belirli bir konunun yazılı bir metne bağlı kalınmaksızın
oynanması.
Oyun: Sahnede
oynanmak amacıyla yazılmış yapıtlara verilen ad.
Ozan: Kopuz
adlı çalgı eşliğinde türkü söyleyen eski Türk şairlerine verilen ad.
-Ö-
Öndeyiş: Bir
eserde asıl konudan önce geçenleri özetleyerek veren bölüm.
Özdeyiş: Bir
duyguyu, bir düşünceyi, en kısa ve en özlü biçimde anlatan yoğun anlamlı
söz.
-P-
Panteizm: Kâinatla
Allah’ın tek bir varlık olduğunu, ileri süren düşünüş biçimi.
Parodi: Ağırbaşlı,
ciddi bir yapıtın tamamını ya da bir kısmının, biçimsel özelliklerini koruyarak
yeni bir içerikle işleyen eser.
Perde: Tiyatro
yapıtlarında, oyunun belli başlı bölümlerine verilen ad.
Pesimizm: Kötümserlik.
Pitoresk: İnsan
zihninde resme benzer bir hayal uyandırabilen söz ya da yazı.
Poetika: Şiir
üzerine düşüncelerin ve teorilerin tamamı.
Portre: Bir kişiyi
fiziksel görümü ve ruhsal durumu bakımından en belirleyici özellikleriyle
tasvir etme.
Pragmatizm: Faydacılık.
Pürizm: Saf
bir dil kullanma.
-R-
Ramazaniye: Giriş
bölümünde ramazanı konu alan kaside.
Rikkat: Anlatımda
kulağa hoş gelen sözcüklerin kullanılmasıdır.
Rücû: Bir fikri daha
kuvvetli ifade etmek için söylenen sözden vazgeçer gibi davranmak.
-S-
Saki: Divan
edebiyatında içki meclisinde şarap sunan kişiye verilen ad.
Sakinâme: Konusu
şarapla ilgili olan mesnevilere verilen ad.
Saliye: Divan
edebiyatında yeni yılı kutlamak için yazılan şiirlere verilen ad.
Salnâme: İçinde
gün ve ay bilgisi de bulunan, kimi konularda bilgiler içeren kitaplara verilen
ad. Yıllık.
Satranç: Saz
şairleri tarafından aruzun belli kalıplarıyla musammat gazel şeklinde yazılan
şiirler.
Saya: Âşık
edebiyatında nesir.
Sebk-i Hindî: Divan
edebiyatında kullanılan bir üslûp. Hint üslûbu, Hint tarzı.
Seci: Eski
düzyazıda cümlelerin ortasında ve sonunda kafiyenin bulunmasına verilen ad.
Sefaretname: Osmanlı
İmparatorluğu zamanında, bazı elçilerin gittikleri yabancı ülkeleri tanıtmak
amacıyla o ülkelere gördüklerini anlattıkları eserlere verilen ad.
Sehl-i Mümteni: Çok kolay yazılmış
gibi görünen; fakat benzeri yazılmaya kalkışıldığında güçlüğü anlaşılan sade ve
derin anlamlı söz.
Selâset: Bir
yazıda cümlelerin ve kelimelerin akıcı, ahenkli ve kolay anlaşılır olmasıdır.
Selh: Başkasının
şiirindeki kelimeleri değiştirerek aynı anlamda yeni bir şiir yazmak.
Semantik: Kelimelerin
anlamlarını araştıran bilim dalı.
Septisizm: Şüphecilik.
Simge: Toplumsal
uzlaşmaya dayanan, anlamı önceden kararlaştırılmış belirli işaret.
Surnâme: Sünnet
düğünleri, evlenmeler gibi önemli törenleri konu alan şiirlere verilen ad.
-Ş-
Şathiyat: Tekke
edebiyatında, Allah’la senli benli, söyleşircesine yazılan şiirlere verilen
ad.
Şive: Bir dilin
değişik kültür düzeylerine göre farklı şekillerde konuşulma özelliği.
Şiveye Mugayeret: Dili
kurallarına uymadan kullanmak.
-T-
Tarih düşürmek: Divan edebiyatında şairlerin doğum, ölüm ya da
önemli olayları belirtmek amacıyla beyitlere tarih gizlemeleridir.
Tasavvuf: İslam
dininde varlık birliğini temel alan, Panteizmi ana düşünce olarak benimseyen,
kalbi dünya işlerinden arındırarak Allah sevgisine adayan düşünüş biçimi.
Taşlama: Halk
edebiyatında bir kişiyi, bir kurumu ya da bir olayı alaycı bir dille eleştiren
şiir biçimi.
Tecelli: Tasavvuf
düşüncesine göre kâinattaki tüm varlıkların Allah’ın bir yansıması olduğu
düşüncesidir.
Tema: Bir yapıt ya
da yaratının anlamca sürdürdüğü temel yönelimlere verilen ad.
Terim: Bir
bilim ve sanat dalıyla ilgili kavramları karşılayan sözcüklere verilen
ad.
Tezkire: Divan
edebiyatında şairlerin hayatını konu alan eserlerin genel adı.
Tezli Oyun: Akışı
fikirlere dayandırılarak yazılmış oyun türü.
Tezli Roman: Genellikle
toplumsal ya da siyasal bir sorunu konu alan ve bunu bir teze bağlayarak
işleyen roman türü.
Tirad: Oyunlardaki
kahramanların kesintisizce konuşmalarına verilen ad.
Tiyatro: Oyunların
oynandığı yer anlamına gelir.
Tuluat: Önceden
yazılmış bir metne dayanmayan; ama olay örgüsü önceden bilinen, oyuncuların bu
örgüye göre anlık geliştirdikleri buluşlarıyla konuştukları halk tiyatrosu
türü.
Tumturak: Sözlü
ve yazılı anlatımda gereksizce büyük laflar etmekten doğan anlatım
eksikliği.
-U-
Uyak: Sözcük
ve eklerin son heceleri ya da en az iki dizenin sonunda yinelenen ses
benzerliği.
Uyarlama: Yabancı dilden
çevrilen bir eseri, çevrildiği dili kullanan toplumun kültürel töre ve
geleneklerine uydurma işi.
-Ü-
Üç Birlik Kuralı: Trajedi’de
yer, zaman ve konu birliğini ifade eder.
Üslûp: Sanatçının
eserini oluştururken kullandığı kişisel anlatım biçimidir.
Üstdil: Özellikle
belirli bir alana özgü olan bir konuyu açıklamak için kullanılan oluşturulmuş
dil.
-V-
Verizm: Doğruculuk.
Vodvil: Hareketli,
eğlenceli bir konuya dayanan, içinde şarkılara da yer verilen bir komedi
türüdür.
-Y-
Yapısalcılık: Dili
ve dilsel ürünleri açıklanmasına yardımcı olan, dilbilimi gibi insan
bilimleriyle ilişkili dallarda kullanılan bilimsel bir metot.
Yedekli Koşma: Doğu
Anadolu ile Azerbeycan’da saz ozanlarının söyledikleri bir koşma türü.
Yığın Romanı: Sanatsal
yönü zayıf, sürükleyici olayları konu edinen ve geniş okur kitlerine seslenmeyi
amaçlayan roman türü.
Yuğ: Türklerin
İslamiyetten önce Şaman inançları doğrultusunda düzenledikleri cenaze töreni.TİYATRO TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ
Adapte: Yabancı
bir eseri yer adları, şahıs adları, deyimleri, gelenek ve görenekleriyle yerli
hayata uygulayarak çevirme; uyarlama.
Adaptasyon: Adapte
etme. uyarlama.
Aksesuar: Tiyatro
sahnesinde kullanılan eşya.
Aksiyon: Roman, hikâye,
tiyatro vb. türlerde konuyu genişleten asıl olaylar. Genel anlamıyla hareket.
Aktör: Erkek tiyatro
sanatçısı.
Aktrist: Kadın
tiyatro sanatçısı.
Akustik: Tiyatro,
konser salonu ve benzeri kapalı yerlerin, sesleri bozmadan yansıtabilme
özelliği.
Antik tiyatro: Eski Yunan –
Lâtin tiyatrosu.
Darülbedayi: İstanbul Şehir
Tiyatrosunun eski ismi. 1914’te kurulmuştur.
Dekor: Tiyatroda,
sahneyi eserin konusuna göre döşeyip hazırlamada kullanılan eşyanın toplu adı.
Üç çeşit dekor vardır: realist dekor, şairane dekor, stilize dekor.
Diksiyon: Tiyatro
ve benzeri edebiyat türlerinde dilin müzik karakterini başarı ile yaşatabilme
yeteneği. Tiyatro okullarında ders olarak okutulmaktadır.
Diyalog: İki
kişi arasında karşılıklı konuşma. Roman, hikâye ve tiyatroda kahramanların
konuşmaları.
Döşeme: Türk
Halk Edebiyatında “başlangıç” karşılığı kullanılan bir kelime.
Dramatize etmek: Bir
olayı, duyguyu, düşünceyi canlandırarak anlatmak; (mec.) bir vak’ayı olduğundan
daha acıklı bir şekle sokmak.
Dublör: Tiyatroda
ve sinemada bir rolün yedek oyuncusu.
Entrik unsur, Entrika: Roman,
hikâye ve tiyatro türlerinde, olayların okuyucuda ya da seyircide merak uyandıracak
şekilde birbirine dolanması.
Epizot: Bir
hikâyede asıl olaya karışan ikinci derecede önemli bir olay. Bugünkü perde
karşılığı.
-F-
Fantazi pastoral: Çobanların
hayatını fantazilerle süsleyerek anlatan tiyatro çeşidi.
Fars (Farce): Komedinin,
sanat yönü az, kaba bir türü. Çok eskiden tiyatrolarda perde arası
gösterisiydi, sonra bağımsız oldu.
Fasıl: Bölüm.
Tiyatroda perde karşılığı kullanılmıştır. Karagöz oyununda belli bir
vak’anın geçtiği bölüm.
Feeri: Masalların
tiyatro sahnesinde dramatize edilmesinden doğma, cinlerin perilerin de rol
aldığı bir tiyatro türü.
Grotesk: Gülünç,
güldürücü.Jest: Tiyatro
sahnesinde, sanatçıların bütün el, kol, ayak ve benzeri beden
hareketleri.
Kabare tiyatrosu: Daha
çok güncel konuları iğneleyici, taşlayıcı biçimde ele alan skeçlerin oynandığı,
monologların, şarkıların ve şiirlerin söylendiği küçük tiyatro.
Kanto: Tanzimat
Dönemi’nde Türk sahnesinde azınlık aktristlerce bağlatılan oyunlu ve neşeli
şarkılar.
Koro: Eski
Yunan tiyatrosunda bir grup erkek ve kadından kurulu şarkıcılar topluluğu.
Oynanan eserin konusuna da katılırlar ve eserdeki olaya karşı, toplumun duygu
ve düşüncelerini temsil ederlerdi. Hayvanlar, ağaçlar, bulutlar yerine sembol
olarak kullanıldıkları da olmuştur.
Kostüm: Tiyatroda
sanatçıların giydiği oyuna uygun kıyafet.
Kulis: Tiyatroda,
sahnenin arkasında bulunan kısım; sahne arkası.
Maket: Tiyatroda
dekor taslağı.
Makyaj: Tiyatro
ve sinemada sanatçıların yüzlerinde boya ve başka maddelerle yapılan tuvalet ve
değişiklikler.
Mimik: Bir
duygu veya düşüncenin kaş, göz. ağız, yüz hareketleriyle anlatılması.
Mizansen: Bir
tiyatro eserinin sahneye konması, sahneye göre düzenlenip uygulanması.
Monolog: Tek
kişinin konuşması. Tek kişilik taklitli bir komedya türü. İnsanın içinden
kendisiyle konuşması.
Muhavere: Konuşma.
Tiyatro, roman, hikâye, fabl, röportaj ve benzeri türlerde kahramanların
konuşmaları.
Pandomim: Sessiz
hareket. Sessiz hareketler, jestler, yüz ifadeleri ve kostümler yoluyla
duyguları, düşünceleri, tutkuları anlatmaya yarayan tiyatro çeşidi.
Perde: Tiyatro
eserinde bir perdenin açılmasından kapanmasına kadar geçen bölüm.
Piyes: Tiyatro
eseri.
Reji: Sahneye
koyma ve yönetme işi.
Rejisör: Sinema
ve tiyatroda, eserin sahneleninceye veya seyirci önüne çıkıncaya kadar
geçirdiği her anı yöneten kimse; yönetmen.
Repertuvar: Opera,
operet ve tiyatro topluluklarının bir oyun mevsiminde gösterecekleri eserlerin
listesi.
Rol: Opera,
operet, tiyatro ve benzeri sahne sanatlarında, oyuncuların, eser kişilerini
sahnede canlandırmaları.
Revü: Tiyatroda,
eserden önce gösterilen müzikli ve danslı oyun.
Sahne: Tiyatro
eserinde bir perdelik bölümün, dekor bakımından değişik olan küçük
kısımları.
Senaryo: Tiyatroda
yazılı metin. Sinemada filmin konusunun yazılı şekli.
Suflör: Tiyatroda,
kuliste durarak oyunculara sözlerini fısıltıyla söyleyip hatırlatan yardımcı.
Şakşak: Ona
oyununda Pisekâr’ın elinde bulunan kapalı yelpazeye benzer bir gürültü aracı.
Vuruşlarda ses çıkarır.
Tablo: Tiyatro
eserlerinde, perdeden daha küçük bölümlerin her biri. Bir perde çeşitli
lablolara bölünmüş olabilir.
Takım: Orta
oyununda kişiler, rol alan bütün sanatçılar.
Temaşa: Tiyatro.
Temsil: Bir
tiyatro eserinin oynanması.
Tirat: Sahnede
kişilerin birbirlerine karşı söyledikleri uzun sözler.
Trajik: Korku,
sıkıntı, şiddetli heyecan veren veya korkunç, kötü, sonu ölümle neticelenen.
Trajikomik: Hem
acı, hem gülünç olayların anlatıldığı tiyatro. Olaylar gülünç ama olay
kahramanları acınacak hâlde verilir.
Tuluat: Tiyatro
türlerinden biri. Sanatçılar, oynadıkları eserin konusuna bağlıdırlar; ama
oyundaki sözleri içlerinden geldiği gibi söylerler. Yazılı esere uymak
mecburiyetleri yoktur. Perdeli orta oyunu da denir.
Üç birlik kuralı: Trajedi’de
yer, zaman ve konu birliğini ifade eder.
Vodvil: Bir
çeşit komedi. Türkülü tiyatro. Opera-komik bundan türemiştir. Bugün konusu çok
entrika, kaba-saba şakaları bulunan, söz oyunlarına ve yanlış anlamalara büyük
yer ayıran, metinden çok irticale önem veren komedi türü anlamına gelmektedir.
Absolutizm: Herhangi
bir eserde ya da ilkede değişmezliği savunmak.
Açık Mektup: Bir
kişiye yönelik yazılmış; ancak başkalarının da okuması için gazete veya
dergilerde yayımlanan mektuplardır.
Afrozim: Bir
konu hakkında bilinmesi gereken temel özellikleri özlü bir şekilde anlatma
sanatıdır.
Ağız: Bir anadilin
herhangi bir şivesinin içinde bulunan söyleyiş farklılığıdır.
Akrostiş: Bir
şiirde dizelerin ilk harfleri yukarıdan aşağı doğru okunduğunda anlamlı bir
sözcüğün ortaya çıkmasıdır.
Alegori: Bir düşünceyi, bir
davranışı ya da eylemi daha kolay kavratabilmek için simgelerle
canlandırılmasıdır.
Aliterasyon: Bir
dizede aynı seslerin tekrar edilmesidir.
Anagram: Bir
sözcükteki harfleri kullanarak yeni bir sözcük ortaya çıkartmaya denir.
Anakronizm: Meydana
geliş tarihi kesin olarak bilinen olayları veya yaşadığı tarihin açık olarak
bilindiği kişileri farklı bir zaman dilimi içinde göstermeye denir.
Anekdot: Eser
içindeki bir olayın başlı başına ayrı bir bütün özelliği göstermesidir.
Antoloji: Sanatçıların
önemli eserlerinin bir araya getirilerek oluşturulan eserlerdir.
Arkaizm: Bir
eserde dilden kaybolmuş ya da geçerliliğini yitirmiş sözcüklere ya da
sözdizimlerine yer verilmesidir.
Aruz: Hecelerin
uzunluk ya da kısalık derecesine göre çeşitli ses kalıplarından oluşan bir tür
şiir ölçüsü.
Asonans: Yarım
kafiye.
Âşık: Halk
ozanları ya da saz şairlerine verilen isim.
Ayak: Halk
şiirinde kafiye yerine kullanılan terim.
-B-
Bab: Konularına
göre düzenlenmiş bir eserin bölümlerinin en geniş olanına verilen isimdir.
Balad: Eski
Fransız şiirinde görülen nazım biçimlerinden biridir.
Barok: 17.
yüzyıl Batı edebiyatında, dengeden çok devinime, düşünceden çok duyguya ağırlık
veren yazın akımına verilen isimdir.
Belâgat: Sözü
düzgün, anlaşılır ve güze bir şekilde söyleme sanatı.
Bent: Bir
şiirin 4, 5, 6, …. dizeli bölümlerinden her biri.
Berceste: Bir
şiirdeki en güzel beyit ya da dize.
Betimleme: Bir durumu,
bir olayı, bir varlığı, ya da kavramı zihinde canlanacak biçimde anlatma.
Beyit: Aynı ölçüde
yazılan ve anlamca birbirine bağlı iki dizelik Divan şiiri birimidir.
Biçem: Bir
sanatçının eserini işleyiş tarzına verilen ad, üslûp.
-C/Ç-
Cönk: Özellikle
saz şairlerinin şiirlerinin toplandığı uzunlamasına açılan deri kaplı defter.
Çaprazlama: Bir
cümlede ya da bir dizede daha önce geçen sözcüklerin sırasını, değişik ya da
karşıt anlam verecek biçimde tersine çevirerek tekrarlama.
-D-
Darb-ı Mesel: Bir durumu ya da olayı anlatmak için kullanılan
kalıplaşmış, anlamlı sözlerdir.
Dekadan: 19.
yüzyılda Fransa’da natüralizme karşı çıkan ve simgecilik akımına öncülük eden
sanatçılara verilen ad.
Devrikleme: Sözcüklerin
cümle içinde olağan sıralanış biçimine uymayan kullanımı.
Devriye: İnsanın
ve evrenin Tanrı’dan çıkıp tekrar Tanrı’ya dönmesi görüşünü temel alan devir
kuramını anlatan şiirlerdir.
Dibâce: Eserin
yazılış nedenini ve içeriğini açıklayan başlangıç kısmıdır.
Divan: Divan
edebiyatı şairlerinin belli bir düzene göre şiirlerini topladıkları
eserlerdir.
Dizin: Eserin
içinde yer alan terimlerin alfabetik bir düzenle eserin sonunda verilmesidir.
Döşeme: Halk
öykülerinde giriş bölümüne verilen isim.
Drama: Sahnede
oynanmak için yazılan, olayları oluş halinde ve karşıt oluşların çatışmasıyla
geliştirip gösteren eserlerdir.
Durak: Hece
ölçüsünde dizelerin iki ya da daha çok parçaya bölünüş yerine verilen ad.
Düğümleme: Bir
yazıdan istenilen anlamı çıkarmayı veya o yazıyı kavramayı engelleyen anlatım
karışıklığı.
-E-
Edebiyat: Duygu,
düşünce, olay ve olguları, etkili ve güzel biçimde anlatan söz sanatıdır.
Edisyon Kritik: Farklı
nüshaları bulunan eserlerin nüshaları aralarındaki farklılıkların tespit edilip
aslına en uygun şekilde yayınlanmasıdır. Farklılıklar dipnotlarla gösterilir.
Eglog: İlkçağ
edebiyatında Romalıların Vergilius şiirlerine verdiği isimdir. Çoban şiiri
olarak da bilinir. Edebiyatımızda işlenmemiştir.
Egzotizm: Yabancı
ülkelerin geleneklerini ve yaşama biçimlerini yansıtan, o ülkelere özgü
manzaralarla donatılmış yapıtlar için kullanılan bir tanımlamadır.
Eklektizm: Birbirine
aykırı çeşitleri bir araya getiren geniş sınırlı zevki ifade eder.
Epigram: Mezar
taşlarına yazılan kısa, epik şiirlerdir.
Epizot: Bir
roman, öykü ya da destanda olay örgüsü içinde başlı başına konusal bir bütünlük
taşıyan ikinci derecedeki eylem ya da eylemlerdir.
Epope: Kahramanlık
öyküleri anlatan uzun manzum öyküleridir.
Etimoloji: Bir
kelimenin hangi kökten geldiğini araştıran bilim dalı.
-F-
Fabl: Kahramanları
bitkiler ve hayvanlardan seçilen eserlere verilen isimdir.
Fantazya: Düş
gücünün alabildiğince özgürce ortaya koyulduğu düşünceye ya da bunlarla
donatılmış sanat yapıtlarıdır.
Fars: Oldukça
basit güldürme unsurlarından yararlanılarak, bazı durumlarda inanılırlığın
sınırları dışına çıkarak oluşturulan, düşündürmekten çok güldürmeyi amaçlayan
oyunlar.
Fasih: Bütün
dil kurallarına uyularak doğru, güzel ve açık şekilde konuşup yazmak.
Fenafillah: “Ölmeden
önce ölmek” anlamına gelir. Tasavvufî inanca göre, insanın dünyadan vazgeçerek
varlığını Allah’ın varlığında eritmesidir.
Fıkra: İçinde
güldürünü öğesi bulunan kısa öyküler için kullanılan Fıkra, gazete ve
dergilerin belli sütunlarında yayınlanan güncel, toplumsal ve siyasal yazıların
da ismidir.
Fiktif: Gerçek
olmayan, varsayılan.
Folklor: Bir milletin
uzun yıllar boyunca oluşturduğu geleneklerin, inançların, törelerin ve kültürün
ortak adıdır.
-G-
Galat: Bir
kelimenin yanlış anlamda kullanılmasıdır.
Gösterge: Genellikle
kendisi dışında bir şey gösteren her türlü nesne, varlık ya da olguya denir.
Göz Uyağı: Hem
yazılışları bakımından hem de ses yönünden kafiyeli olmayan dize sonlarındaki
sözcüklerin aynı harfle kafiyelenmesidir. (Gam, Cem, Kerem)
Grotesk: Güldürmeyi
(kaba biçimde) amaçlayan komedi türüdür.
Gülbank: Bir
topluluğun hep bir ağızdan ezgili biçimde söylediği kalıplaşmış tekbirlere,
dualara verilen ad.
-H-
Hâbname: Eserde
anlatılanlara, rüyada görülenlerin aktarılması izleniminin verilmesidir.
Hamamiye: Divan
edebiyatında, hamamı ya da hamamdaki güzelleri tasvir etme amacıyla
yazılan kasidelere verilen isimdir.
Hamaset: Kahramanlık.
Hamse: Divan
edebiyatında, beş mesnevinin bir araya gelmesiyle oluşturulan yapıta verilen
isimdir.
Haşv-Haşiv: Eserde
gereksiz sözcük kullanılmasıdır.
Hayfa: “Yazık,
eyvah!” anlamına gelen bir kelimedir.
Hâyide: Herkes
tarafından bilinen ve sıkça kullanılan söz anlamındandır.
Hezl: Alay,
eğlence, şaka anlamına gelen bir kelimedir. Bir konuyu alaylı bir söyleyişle
işleyen şiirler için de kullanılmıştır.
Hiciv: Bir kişiyi,
düşünceyi ya da toplumun eksik yanlarını iğneleyici bir dille ortaya koymak
amacıyla yazılmış ürünlere verilen isimdir.
Hikmet: Dini-ahlaki
konuları işleyen ve nasihat eden eserlerdir.
Hilye: Hz.
Muhammed’in (s.a.v.) vasıflarını anlatan yazılardır.
Hitabet: Söz
söyleme sanatı.
-I-
Irmak Roman: Bir
kişinin ya da bir topluluğun, belirli bir zaman dilimi içindeki yaşayış
dönemlerini birbirini tamamlayacak biçimde anlatan roman dizisidir.
-İ-
İbda: Eserin,
yazıldığı döneme göre olağanüstü nitelikler taşımasıdır.
İbham: Eserin,
anlaşılmayacak kadar kapalı bir anlama sahip olmasıdır.
İcaz: Bir
fikri az sözcük kullanarak öz bir şekilde anlatmaktır.
İfrat: Mübalağa
sanatının bir türüdür. Bir sıfatı aşırı derecede şiddetlendirmek demektir.
İham: İki
ya da daha fazla anlamı olan sözcüğün en uzak anlamıyla kullanılmasıdır.
İhtira: Daha
önce hiçbir şairin kullanmadığı sözcük ya da üslûp.
İhtisar: Bir
fikrin olabildiğince az sözcükle anlatılmasıdır.
İkmal: Bir
cümlenin anlamının sonraki cümleyle tamamlanmasıdır.
İksar: Bir
fikrin, gereksiz şekilde uzatılan ve tekrarlanan sözcüklerle anlatılmasıdır.
İltizam: Şiirde
kafiyeyi sağlayan, düzyazıda seci olarak kullanılan sözcükten önce gelen ve
harf sayısı bakımından kafiyeye denk olan benzer sözcükler kullanılarak yapılan
sanata denir.
İmge: Anlatılmak
istenenle başka şeyler arasında ilişki kurarak zihinde canlandırılmasını
sağlayan yeni biçimlerdir.
İnsicam: Sözün
düzgün, tutarlı ve birbirine bağlanarak söylenmesidir.
İnşa: Divan
edebiyatında süslü düzyazılara verilen isimdir.
İntihal: Başkasına
ait bir eserden parçalar alarak kendisine aitmiş gibi gösterme.
İroni: Söylenenin
tam tersinin kastedilmesidir.
İrsal-i Mesel: Söze
güç katmak için araya atasözleri ya da atasözleri ayarında örnekler katmaya
denir.
İstidrad: Uygun
bir yerde konu dışında bir şey anlatmak.
İstidrâk: Över
gibi görünerek yerme ya da yerer gibi görünerek övme sanatıdır.
-K-
Kalem Şuarası: Hece
ve aruz ölçülerini kullanarak şiir yazabilen; ancak saz çalmayı bilmeyen
şairlere “Kalem Şuarası” denir.
Kalenderi: Saz
şairlerinin aruzun mef’ulü mefailü mefailü feulün kalıplarına göre yazdıkları
ve özel bir ezgiyle söyledikleri şiir türü.
Karavelli: Asıl
hikâyenin içine katılan küçük, müstakil hikâyelerdir.
Kat: Genellikle
heyecanın arttığı anlarda sözün kesilmesidir.
Katar: Halk
edebiyatında alt alta sıralanan dörtlüklerin tümüne birden verilen isim.
Kayabaşı: Halk
edebiyatında kullanılan bir koşma türüdür.
Kesik: Halk
edebiyatında hece sayısı 7 veya 8 olan şiirlerin geneline verilen isimdir.
Kıssa: İçinden
ahlak dersi çıkartılan özlü ve kısa söz.
Kurmaca: Tasarlanarak
üretilmiş, tasarlanmış.
Kübizm: 20.
yüzyılın başlarında resimde başlayan, sonra diğer sanat dallarıyla beraber
edebiyatta etkisini gösteren sanat akımı.
-L-
Lâedri: Yazarı
bilinmeyen eser demektir.
Lakonizm: Anlatılmak
istenileni en az sözcükle ya da en kısa biçimde anlatma yolu.
Lebdeğmez: İçinde dudak
ünsüzlerinin (b, f, m, p, v) bulunmadığı kelimelerle yazılmış şiire verilen
ad.
Lehçe: Bir dilin
tarihsel, toplumsal, kültürel nedenlerle dilbilgisi ve sözlük bakımından
farklılaşmış biçimi.
Letrizm: Sözcükleri ve
sözcüklerin anlamsal değerlerini hiçe sayıp şiirde harfi temel birim olarak
kabul eden edebiyat akımı.
Lirizm: Duyguların
etkili ve coşkulu bir biçimde anlatılmasıdır.
Lügaz: Bir varlığın
özelliklerinin şiir biçiminde anlatılmasıyla oluşturulan bilmece.
-M-
Mahlas: Bazı
ozan ve yazarların eserlerinde kullandıkları takma ad.
Maklub: Tersten
yazıldığında yine aynı kelimenin ortaya çıktığı kelimeler. (mum, aba,
ütü…)
Mani: Halk
edebiyatının en yaygın ve en küçük nazım biçimi.
Manzum: Nazımla yazılmış
veya nazım biçimine konmuş, nesirden farklı nitelikler barındıran eserlere
verilen ortak isim.
Manzume: Nazım
biçiminde yazılan, sanat değeri taşımayan dil ürünlerine denir.
Mazmun: Divan
edebiyatında bazı kavramları dolaylı bir şekilde anlatmak için kullanılan
kalıplaşmış sözlere verilen ad.
Mecaz: Bir sözcüğün
gerçek anlamı dışında başka bir anlamda kullanılmasıdır.
Meddah: Çeşitli
taklitler yaparak hikayeler anlatan halk sanatçısı.
Melodram: İlkçağlarda
özellikle de eski Yunan’da bazı bölümlerinde müzik çalınan; ancak sözleri
ezgili olmayan sahne yapıtlarına verilen ad.
Menkıbe: Din
büyüklerinin, ermişlerin hayatlarını ve mucizelerini anlatan öykülere
denir.
Mersiye: Bir
kimsenin ölümü üzerine duyulan üzüntüyü ve acıyı anlatmak; onun erdemlerini,
iyi yönlerini dile getirmek amacıyla yazılan şiirlere verilen genel ad.
Mesel: Öğretici,
ahlaki özellikler taşıyan küçük hikâyeler.
Mesnevi: Her beyti kendi
içinde kafiyeli, beyit sayısı beyit sayısı sınırsız olan Divan edebiyatı şiir
biçimidir.
Metafor: Bir
varlığı, durumu ya da olguyu bir başkasına benzeterek anlatmak.
Methiye: Bir
kimseyi övmek, yüceltmek amacıyla yazılan şiirlerin genel adı.
Mey: Divan
edebiyatında şarap.
Mısra: Manzum
yazıların her bir satırına verilen ad. Dize.
Mitos: Tarih
öncesi dönemlerle ilgili Tanrı, tanrıça veya kahramanların yaşamlarını,
serüvenlerini anlatan efsanelere verilen ad.
Monografi: Herhangi
bir konu üzerinde özgün bir görüşle yapılan ayrıntılı, derinlemesine
inceleme.
Monolog: Bir
kişinin anlattığı eğlendirici öykü. Tiyatroda tek kişinin konuşmasına da
denir.
Muamma: Belli kurallara
uyarak bir insan adı çıkacak şekilde düzenlenmiş manzum bilmece.
Musarra: Mısraları
birbiriyle kafiyeli beyitlere denir.
Münşeat: Mensur ya da
mektupların toplandığı yapıtlara verilen genel ad.
Münşi: Sanatlı
düzyazı yazan kişilere verilen ad.
Müntehabât: Aynı
türde yazılmış seçilmiş eserlerden oluşan antoloji.
-N-
Nazım: Duygu,
düşünce ve isteklerin ölçülü, ahenkli bir şekilde iletmeyi amaçlayan anlatım
yolu.
Nazire: Bir şairin,
başka bir şairin şiirine konu ve biçim yönünden benzer özelliklerde yazdığı
şiir.
Neoklasizm: Sembolizme
tepki olarak doğan ve klasik zevki, klasik söyleyişi canlandırmayı amaçlayan
sanat ve edebiyat akımı.
Nihilizm: Hiççilik.
-O-
Olay Örgüsü: Konuyu
oluşturan olayların birbiriyle olan ilişkilerine verilen ad.
Olay Öyküsü: İçinde
barındırdığı olaylar sayesinde okuru gerilim ve merak içinde bırakan öykü
türü.
Opera Komik: Komik ve
acıklı olayları, durumları bünyesinde barındıran müzikli oyun.
Ortaoyunu: Sahneye
benzer bir alanda, belirli bir konunun yazılı bir metne bağlı kalınmaksızın
oynanması.
Oyun: Sahnede
oynanmak amacıyla yazılmış yapıtlara verilen ad.
Ozan: Kopuz
adlı çalgı eşliğinde türkü söyleyen eski Türk şairlerine verilen ad.
-Ö-
Öndeyiş: Bir
eserde asıl konudan önce geçenleri özetleyerek veren bölüm.
Özdeyiş: Bir
duyguyu, bir düşünceyi, en kısa ve en özlü biçimde anlatan yoğun anlamlı
söz.
-P-
Panteizm: Kâinatla
Allah’ın tek bir varlık olduğunu, ileri süren düşünüş biçimi.
Parodi: Ağırbaşlı,
ciddi bir yapıtın tamamını ya da bir kısmının, biçimsel özelliklerini koruyarak
yeni bir içerikle işleyen eser.
Perde: Tiyatro
yapıtlarında, oyunun belli başlı bölümlerine verilen ad.
Pesimizm: Kötümserlik.
Pitoresk: İnsan
zihninde resme benzer bir hayal uyandırabilen söz ya da yazı.
Poetika: Şiir
üzerine düşüncelerin ve teorilerin tamamı.
Portre: Bir kişiyi
fiziksel görümü ve ruhsal durumu bakımından en belirleyici özellikleriyle
tasvir etme.
Pragmatizm: Faydacılık.
Pürizm: Saf
bir dil kullanma.
-R-
Ramazaniye: Giriş
bölümünde ramazanı konu alan kaside.
Rikkat: Anlatımda
kulağa hoş gelen sözcüklerin kullanılmasıdır.
Rücû: Bir fikri daha
kuvvetli ifade etmek için söylenen sözden vazgeçer gibi davranmak.
-S-
Saki: Divan
edebiyatında içki meclisinde şarap sunan kişiye verilen ad.
Sakinâme: Konusu
şarapla ilgili olan mesnevilere verilen ad.
Saliye: Divan
edebiyatında yeni yılı kutlamak için yazılan şiirlere verilen ad.
Salnâme: İçinde
gün ve ay bilgisi de bulunan, kimi konularda bilgiler içeren kitaplara verilen
ad. Yıllık.
Satranç: Saz
şairleri tarafından aruzun belli kalıplarıyla musammat gazel şeklinde yazılan
şiirler.
Saya: Âşık
edebiyatında nesir.
Sebk-i Hindî: Divan
edebiyatında kullanılan bir üslûp. Hint üslûbu, Hint tarzı.
Seci: Eski
düzyazıda cümlelerin ortasında ve sonunda kafiyenin bulunmasına verilen ad.
Sefaretname: Osmanlı
İmparatorluğu zamanında, bazı elçilerin gittikleri yabancı ülkeleri tanıtmak
amacıyla o ülkelere gördüklerini anlattıkları eserlere verilen ad.
Sehl-i Mümteni: Çok kolay yazılmış
gibi görünen; fakat benzeri yazılmaya kalkışıldığında güçlüğü anlaşılan sade ve
derin anlamlı söz.
Selâset: Bir
yazıda cümlelerin ve kelimelerin akıcı, ahenkli ve kolay anlaşılır olmasıdır.
Selh: Başkasının
şiirindeki kelimeleri değiştirerek aynı anlamda yeni bir şiir yazmak.
Semantik: Kelimelerin
anlamlarını araştıran bilim dalı.
Septisizm: Şüphecilik.
Simge: Toplumsal
uzlaşmaya dayanan, anlamı önceden kararlaştırılmış belirli işaret.
Surnâme: Sünnet
düğünleri, evlenmeler gibi önemli törenleri konu alan şiirlere verilen ad.
-Ş-
Şathiyat: Tekke
edebiyatında, Allah’la senli benli, söyleşircesine yazılan şiirlere verilen
ad.
Şive: Bir dilin
değişik kültür düzeylerine göre farklı şekillerde konuşulma özelliği.
Şiveye Mugayeret: Dili
kurallarına uymadan kullanmak.
-T-
Tarih düşürmek: Divan edebiyatında şairlerin doğum, ölüm ya da
önemli olayları belirtmek amacıyla beyitlere tarih gizlemeleridir.
Tasavvuf: İslam
dininde varlık birliğini temel alan, Panteizmi ana düşünce olarak benimseyen,
kalbi dünya işlerinden arındırarak Allah sevgisine adayan düşünüş biçimi.
Taşlama: Halk
edebiyatında bir kişiyi, bir kurumu ya da bir olayı alaycı bir dille eleştiren
şiir biçimi.
Tecelli: Tasavvuf
düşüncesine göre kâinattaki tüm varlıkların Allah’ın bir yansıması olduğu
düşüncesidir.
Tema: Bir yapıt ya
da yaratının anlamca sürdürdüğü temel yönelimlere verilen ad.
Terim: Bir
bilim ve sanat dalıyla ilgili kavramları karşılayan sözcüklere verilen
ad.
Tezkire: Divan
edebiyatında şairlerin hayatını konu alan eserlerin genel adı.
Tezli Oyun: Akışı
fikirlere dayandırılarak yazılmış oyun türü.
Tezli Roman: Genellikle
toplumsal ya da siyasal bir sorunu konu alan ve bunu bir teze bağlayarak
işleyen roman türü.
Tirad: Oyunlardaki
kahramanların kesintisizce konuşmalarına verilen ad.
Tiyatro: Oyunların
oynandığı yer anlamına gelir.
Tuluat: Önceden
yazılmış bir metne dayanmayan; ama olay örgüsü önceden bilinen, oyuncuların bu
örgüye göre anlık geliştirdikleri buluşlarıyla konuştukları halk tiyatrosu
türü.
Tumturak: Sözlü
ve yazılı anlatımda gereksizce büyük laflar etmekten doğan anlatım
eksikliği.
-U-
Uyak: Sözcük
ve eklerin son heceleri ya da en az iki dizenin sonunda yinelenen ses
benzerliği.
Uyarlama: Yabancı dilden
çevrilen bir eseri, çevrildiği dili kullanan toplumun kültürel töre ve
geleneklerine uydurma işi.
-Ü-
Üç Birlik Kuralı: Trajedi’de
yer, zaman ve konu birliğini ifade eder.
Üslûp: Sanatçının
eserini oluştururken kullandığı kişisel anlatım biçimidir.
Üstdil: Özellikle
belirli bir alana özgü olan bir konuyu açıklamak için kullanılan oluşturulmuş
dil.
-V-
Verizm: Doğruculuk.
Vodvil: Hareketli,
eğlenceli bir konuya dayanan, içinde şarkılara da yer verilen bir komedi
türüdür.
-Y-
Yapısalcılık: Dili
ve dilsel ürünleri açıklanmasına yardımcı olan, dilbilimi gibi insan
bilimleriyle ilişkili dallarda kullanılan bilimsel bir metot.
Yedekli Koşma: Doğu
Anadolu ile Azerbeycan’da saz ozanlarının söyledikleri bir koşma türü.
Yığın Romanı: Sanatsal
yönü zayıf, sürükleyici olayları konu edinen ve geniş okur kitlerine seslenmeyi
amaçlayan roman türü.
Yuğ: Türklerin
İslamiyetten önce Şaman inançları doğrultusunda düzenledikleri cenaze töreni.TİYATRO TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ
Adapte: Yabancı
bir eseri yer adları, şahıs adları, deyimleri, gelenek ve görenekleriyle yerli
hayata uygulayarak çevirme; uyarlama.
Adaptasyon: Adapte
etme. uyarlama.
Aksesuar: Tiyatro
sahnesinde kullanılan eşya.
Aksiyon: Roman, hikâye,
tiyatro vb. türlerde konuyu genişleten asıl olaylar. Genel anlamıyla hareket.
Aktör: Erkek tiyatro
sanatçısı.
Aktrist: Kadın
tiyatro sanatçısı.
Akustik: Tiyatro,
konser salonu ve benzeri kapalı yerlerin, sesleri bozmadan yansıtabilme
özelliği.
Antik tiyatro: Eski Yunan –
Lâtin tiyatrosu.
Darülbedayi: İstanbul Şehir
Tiyatrosunun eski ismi. 1914’te kurulmuştur.
Dekor: Tiyatroda,
sahneyi eserin konusuna göre döşeyip hazırlamada kullanılan eşyanın toplu adı.
Üç çeşit dekor vardır: realist dekor, şairane dekor, stilize dekor.
Diksiyon: Tiyatro
ve benzeri edebiyat türlerinde dilin müzik karakterini başarı ile yaşatabilme
yeteneği. Tiyatro okullarında ders olarak okutulmaktadır.
Diyalog: İki
kişi arasında karşılıklı konuşma. Roman, hikâye ve tiyatroda kahramanların
konuşmaları.
Döşeme: Türk
Halk Edebiyatında “başlangıç” karşılığı kullanılan bir kelime.
Dramatize etmek: Bir
olayı, duyguyu, düşünceyi canlandırarak anlatmak; (mec.) bir vak’ayı olduğundan
daha acıklı bir şekle sokmak.
Dublör: Tiyatroda
ve sinemada bir rolün yedek oyuncusu.
Entrik unsur, Entrika: Roman,
hikâye ve tiyatro türlerinde, olayların okuyucuda ya da seyircide merak uyandıracak
şekilde birbirine dolanması.
Epizot: Bir
hikâyede asıl olaya karışan ikinci derecede önemli bir olay. Bugünkü perde
karşılığı.
-F-
Fantazi pastoral: Çobanların
hayatını fantazilerle süsleyerek anlatan tiyatro çeşidi.
Fars (Farce): Komedinin,
sanat yönü az, kaba bir türü. Çok eskiden tiyatrolarda perde arası
gösterisiydi, sonra bağımsız oldu.
Fasıl: Bölüm.
Tiyatroda perde karşılığı kullanılmıştır. Karagöz oyununda belli bir
vak’anın geçtiği bölüm.
Feeri: Masalların
tiyatro sahnesinde dramatize edilmesinden doğma, cinlerin perilerin de rol
aldığı bir tiyatro türü.
Grotesk: Gülünç,
güldürücü.Jest: Tiyatro
sahnesinde, sanatçıların bütün el, kol, ayak ve benzeri beden
hareketleri.
Kabare tiyatrosu: Daha
çok güncel konuları iğneleyici, taşlayıcı biçimde ele alan skeçlerin oynandığı,
monologların, şarkıların ve şiirlerin söylendiği küçük tiyatro.
Kanto: Tanzimat
Dönemi’nde Türk sahnesinde azınlık aktristlerce bağlatılan oyunlu ve neşeli
şarkılar.
Koro: Eski
Yunan tiyatrosunda bir grup erkek ve kadından kurulu şarkıcılar topluluğu.
Oynanan eserin konusuna da katılırlar ve eserdeki olaya karşı, toplumun duygu
ve düşüncelerini temsil ederlerdi. Hayvanlar, ağaçlar, bulutlar yerine sembol
olarak kullanıldıkları da olmuştur.
Kostüm: Tiyatroda
sanatçıların giydiği oyuna uygun kıyafet.
Kulis: Tiyatroda,
sahnenin arkasında bulunan kısım; sahne arkası.
Maket: Tiyatroda
dekor taslağı.
Makyaj: Tiyatro
ve sinemada sanatçıların yüzlerinde boya ve başka maddelerle yapılan tuvalet ve
değişiklikler.
Mimik: Bir
duygu veya düşüncenin kaş, göz. ağız, yüz hareketleriyle anlatılması.
Mizansen: Bir
tiyatro eserinin sahneye konması, sahneye göre düzenlenip uygulanması.
Monolog: Tek
kişinin konuşması. Tek kişilik taklitli bir komedya türü. İnsanın içinden
kendisiyle konuşması.
Muhavere: Konuşma.
Tiyatro, roman, hikâye, fabl, röportaj ve benzeri türlerde kahramanların
konuşmaları.
Pandomim: Sessiz
hareket. Sessiz hareketler, jestler, yüz ifadeleri ve kostümler yoluyla
duyguları, düşünceleri, tutkuları anlatmaya yarayan tiyatro çeşidi.
Perde: Tiyatro
eserinde bir perdenin açılmasından kapanmasına kadar geçen bölüm.
Piyes: Tiyatro
eseri.
Reji: Sahneye
koyma ve yönetme işi.
Rejisör: Sinema
ve tiyatroda, eserin sahneleninceye veya seyirci önüne çıkıncaya kadar
geçirdiği her anı yöneten kimse; yönetmen.
Repertuvar: Opera,
operet ve tiyatro topluluklarının bir oyun mevsiminde gösterecekleri eserlerin
listesi.
Rol: Opera,
operet, tiyatro ve benzeri sahne sanatlarında, oyuncuların, eser kişilerini
sahnede canlandırmaları.
Revü: Tiyatroda,
eserden önce gösterilen müzikli ve danslı oyun.
Sahne: Tiyatro
eserinde bir perdelik bölümün, dekor bakımından değişik olan küçük
kısımları.
Senaryo: Tiyatroda
yazılı metin. Sinemada filmin konusunun yazılı şekli.
Suflör: Tiyatroda,
kuliste durarak oyunculara sözlerini fısıltıyla söyleyip hatırlatan yardımcı.
Şakşak: Ona
oyununda Pisekâr’ın elinde bulunan kapalı yelpazeye benzer bir gürültü aracı.
Vuruşlarda ses çıkarır.
Tablo: Tiyatro
eserlerinde, perdeden daha küçük bölümlerin her biri. Bir perde çeşitli
lablolara bölünmüş olabilir.
Takım: Orta
oyununda kişiler, rol alan bütün sanatçılar.
Temaşa: Tiyatro.
Temsil: Bir
tiyatro eserinin oynanması.
Tirat: Sahnede
kişilerin birbirlerine karşı söyledikleri uzun sözler.
Trajik: Korku,
sıkıntı, şiddetli heyecan veren veya korkunç, kötü, sonu ölümle neticelenen.
Trajikomik: Hem
acı, hem gülünç olayların anlatıldığı tiyatro. Olaylar gülünç ama olay
kahramanları acınacak hâlde verilir.
Tuluat: Tiyatro
türlerinden biri. Sanatçılar, oynadıkları eserin konusuna bağlıdırlar; ama
oyundaki sözleri içlerinden geldiği gibi söylerler. Yazılı esere uymak
mecburiyetleri yoktur. Perdeli orta oyunu da denir.
Üç birlik kuralı: Trajedi’de
yer, zaman ve konu birliğini ifade eder.
Vodvil: Bir
çeşit komedi. Türkülü tiyatro. Opera-komik bundan türemiştir. Bugün konusu çok
entrika, kaba-saba şakaları bulunan, söz oyunlarına ve yanlış anlamalara büyük
yer ayıran, metinden çok irticale önem veren komedi türü anlamına gelmektedir.