Eğer mutluluğu tanımıyorsan o da sana merhaba demez. Hayatın
yollarında bin kez karşılaşsan bile ne sen onu tanırsın ne de o sana selam
verir.
yollarında bin kez karşılaşsan bile ne sen onu tanırsın ne de o sana selam
verir.
“Mutluluğu tanıyacaksın. Kim bilir, belki evin
bahçesinde büyüyen çam ağacıdır mutluluk; belki de sokağın köşesinde boy atan
akasyadır. Bahçede çam yoksa , sokakta akasya salınmıyorsa, o zaman da
pencereden görünen avuç içi kadar denizdir; gökyüzündeki nokta kadar
yıldızlar… Pencereden deniz görünmüyorsa, gökyüzünde yıldız yoksa, sokağa
bak. Sokakta oynayan bir çocuk yok mu ? Varsa adı mutluluktur. Ya yoksa? O
zaman belki de bir kedidir soğuk kış gününde camdan bakan..”
bahçesinde büyüyen çam ağacıdır mutluluk; belki de sokağın köşesinde boy atan
akasyadır. Bahçede çam yoksa , sokakta akasya salınmıyorsa, o zaman da
pencereden görünen avuç içi kadar denizdir; gökyüzündeki nokta kadar
yıldızlar… Pencereden deniz görünmüyorsa, gökyüzünde yıldız yoksa, sokağa
bak. Sokakta oynayan bir çocuk yok mu ? Varsa adı mutluluktur. Ya yoksa? O
zaman belki de bir kedidir soğuk kış gününde camdan bakan..”
Bakabilmek lazım, görebilmek, fark edebilmek. Hani bazen
deriz ya “Çok mutsuzum. Hiçbir şey yapacak halim yok.” Mutlu olmak
istemiyoruzdur belki. Halimizin olmaması, somurtmak daha kolay geliyordur.
Gülmeyi istemiyoruzdur. Zevk almıyoruzdur bazı şeylerden. Ya da zevk almak istemiyoruzdur.
deriz ya “Çok mutsuzum. Hiçbir şey yapacak halim yok.” Mutlu olmak
istemiyoruzdur belki. Halimizin olmaması, somurtmak daha kolay geliyordur.
Gülmeyi istemiyoruzdur. Zevk almıyoruzdur bazı şeylerden. Ya da zevk almak istemiyoruzdur.
Çok büyük şeylerde arıyoruz artık mutluluğu. Halbuki
yaşamak, sağlıklı olmak bile bir mutluluk sebebi aslında.
yaşamak, sağlıklı olmak bile bir mutluluk sebebi aslında.
Bakmayı bilmiyoruz biz. Bakmayı bilmek lazım işte.
Görebilmek lazım. Bir kere fark etsek ne kadar da güzel olacak hayat.
Görebilmek lazım. Bir kere fark etsek ne kadar da güzel olacak hayat.