Hiçbir
şeye inanmayan kimse, bir bardak içindeki köksüz çiçeğe benzer. Her şey
inanmakla başlıyor. Bir hayale, bir düşünceye, bir insana, bir aşka en önemlisi
kendimize inanmakla.
şeye inanmayan kimse, bir bardak içindeki köksüz çiçeğe benzer. Her şey
inanmakla başlıyor. Bir hayale, bir düşünceye, bir insana, bir aşka en önemlisi
kendimize inanmakla.
Hayatta bir amacımız bir arzumuz olmasa
yaşamın boş bir vakit kaybı olduğu düşüncesine kapılıyoruz. Bu durum bizleri bıkkınlığa,
sıkılganlığa sürüklüyor. Sürekli olduğumuz konumdan yaşadığımız olaylardan
şikayet etme gereksinimi duyuyoruz. Çünkü o an orada olmamızın, orada o olayı
yaşamamızın gereksiz olduğu düşüncesine kapılıyoruz.
yaşamın boş bir vakit kaybı olduğu düşüncesine kapılıyoruz. Bu durum bizleri bıkkınlığa,
sıkılganlığa sürüklüyor. Sürekli olduğumuz konumdan yaşadığımız olaylardan
şikayet etme gereksinimi duyuyoruz. Çünkü o an orada olmamızın, orada o olayı
yaşamamızın gereksiz olduğu düşüncesine kapılıyoruz.
Gerçek böyle değil. Biz inanmadığımız için
gerçeğin böyle olduğunu düşünüyoruz, böyle olmasını diliyoruz. Çünkü basite,
kolaya kaçmayı seviyoruz. Hepimiz genel olarak yüzlerimizde bir bıkmışlık, gözlerimizde
bir yorgunluk ile dolaşıyoruz. Ne yaşarsak yaşayalım hayata dair bir inancımız
bir umudumuz olsaydı böyle olur muydu?
gerçeğin böyle olduğunu düşünüyoruz, böyle olmasını diliyoruz. Çünkü basite,
kolaya kaçmayı seviyoruz. Hepimiz genel olarak yüzlerimizde bir bıkmışlık, gözlerimizde
bir yorgunluk ile dolaşıyoruz. Ne yaşarsak yaşayalım hayata dair bir inancımız
bir umudumuz olsaydı böyle olur muydu?
Biz inanlar, inancı olanlar elimizden
geleni yaparsak gözlerdeki yorgunluğu yüzlerdeki bıkkınlığı değiştiremez miyiz?
İnanıyorsak, değiştirebiliriz.
geleni yaparsak gözlerdeki yorgunluğu yüzlerdeki bıkkınlığı değiştiremez miyiz?
İnanıyorsak, değiştirebiliriz.
Unutmayın!
İnanç, insanoğlunun sahip olabileceği en
büyük tutkudur.
büyük tutkudur.
Harika bir yazı bence müthiş bir ışık var kesinlikle yazmaya devam etmelisin