İmam Mansur’la başlayan Kafkasya’nın Müslüman halklarının savaşı bugüne kadar aralıksız olarak
devam etti. Rusya 17. Yüzyılda yoğunlaştırdığı saldırılarını işgalle sürdürmüş ve bu kanlı işgalin
neticesi olarak bölgede yaşayan onlarca farklı halk İslam çatısı altında birleşerek Rusya’ya karşı
mücadeleye girişmişlerdir. Halen Rusya’nın yumuşak karnı olarak nitelenen bu sorununda neticeye
ulaştırdığı bir savaşı yoktur. 30-35 milyonluk Kafkas Halklarının çok büyük kayıplar vermesine karşın
devasa büyüklükteki bu güce karşı onca yokluğa rağmen mücadelelerini sürdürmeleri sadece ve
sadece inançlarının getirdiği bir güçtendir. Çeçenistan ve genel olarak Kafkasya toprakları Rusya’nın
gözden çıkaramadığı, enerji geçiş yollarında bulunması dolayısıyla mutlaka sahip olması gereken
bölgelerden birisi olarak belirdi. 1999 yılında başlayan ikinci Rus işgalinin temel gerekçesi de buydu.
Büyük Rusyayı tekrar kurmak arzusundaki yeni Rus Çarları yüz binlerce askerle bölgeyi işgal etmeye
başladılar ve bu işgal sebebiyle başlayan Çeçen Savaşı 2013 yılı itibariyle tüm yokluklara rağmen hâlâ
devam etmektedir.
Çeçen direnişini kısa bir şekilde ele almamın sebebi benimde Kafkas kökenli bir Türk olmamdır. Bu
gibi direnişler dünyanın dört bir yanında hala Müslüman ülkeler ve azınlık Müslüman toplumlar
tarafından devam etmektedir. Bu toplumların refaha kavuşmalarının yolu ise Haziran 1997’de kurulan
D-8 İslam Birliği Organizasyonunun devamı niteliğinde olan D-60’lar ve D-160’lar organizasyonlarıdır.
Eğer Müslümanlar bir araya gelip tek yumruk olamazsa parça parça bölünüp Siyonizm tarafından
yutulmaya devam edecektir ve Siyonizm’in planları da tıkır tıkır işlemeye devam edecektir. Orta
Doğu’da BOP ile Büyük İsrail, Kafkasya’da ise SSCB’nin kurulmasının önünde hiçbir güç maalesef
duramayacaktır.
Velhasıl, Ya lokma lokma hepimizi yutacaklar ya da İslam Birliği ile yumruk olup boğazlarında
kalacağız…
Ömer Faruk Ak