Jimm dede
esirdi. Şimdiye kadar birçok alman askeri kurşuna dizilmişti. Belki de sıra
Jimm dedeye gelecek onu da kurşuna dizeceklerdi. Elinde ne gelebilirdi. Jimm
dede çok akıllı bir insan esir olduğu yerde herkesin gözdesi olmuş. Hem
çalışkan hem de çok sevimliydi. Herkesi güldürmeyi başarabiliyordu. Gerektiğinde
her şeyle dalga geçer ve herkesi güldürebilirdi. Esir kampının maskotu gibiydi.
Jimm dede de günlük tutuyordu. Her gün defterine bir çentik atıyor kaç gündür
esir olduğunu oradan anlıyordu. Ve bu çizgileri hergün baştan başlayarak
sayıyordu. 180 tane çentik olduğunu gördü.
mutlu bir insan gibi gözükse de iç dünyası öyle değildi Birçok korkuları ve
kaygıları vardı. Aklı hep sevgili kızı Aliz ve sevimli torunu Tommy ve tabiki
de damadı Lucax ‘taydı acaba ne haldelerdi. Lucax’ tan hiçbir şekilde haberi
yoktu. Bazen kendi kendine kızıyor sen ihtiyar adamın tekisin ne diye savaşa
katıldın da kızını ve torununu yalnız bıraktın aptal herif diyordu kendine. Keşke
onların yanında olsaydım onları yalnız bırakmasaydım diye düşünüyordu.
pişman olduğu şeydi. Ama çaresizlik çok zordu elden bir şey gelmiyor hiçbir şey
yapamıyordu. Aslında günleri çok kötü değildi. Fransız askerleri ile iyi dostluklar
kurmuştu. Hatta askerler ona Jimm amca diye hitap ediyorlardı. Ona saygı
gösteriyorlardı. Bazen bu durum Fransız komutanların tepkisine bile neden
oluyordu. Ama Jimm dede Fransız komutanların bile dostluğunu kazanmıştı. Nadiren
bile olsa bazı askerler ona kötü davranabiliyordu. Bu durumda Jimm dede sessiz
kalıyor ve durumu geçiştiriyordu. Jimm dede her geçen gün savaşların çok kötü
olduğunu düşünüyor ve gencecik insanların ölmesine üzülüyordu.
yoktu ölmeyi hak etmiyorlardı. Keşke bu savaş hiç başlamasaydı. Tüm insanlar kendi
ülkesinde kendi evinde aileleri ile yaşayabilselerdi. Fransız askerleri Jimm dedeye
çok güveniyorlardı. Ona silahlarını bile
temizletiyorlardı. Jimm dede orada sadece Fransız askerleri ile dostluk
kurmuyor Diğer esirlerle de arkadaşlık kuruyordu. Herkesin Jimm amcasıydı orada
herkesle arası çok iyiydi. Jimm dede çok iyi bir eğitim almış bir insandı.
Almanca, İngilizce, Fransızca ve İtalyancayı çok iyi konuşabiliyordu. Oradaki birçok kişi kendisine akıl danışırdı.
almamış insanlardan oluşuyordu. Bilmedikleri her şeyi Jimm dedeye soruyorlardı.
Günler böyle geçerken esir askerlerden biri Jimm dedenin dikkatini çekmişti.
bozulmuştu. Bakışları bir değişikti. Jimm dede bu genci göz takibine aldı. Bu
gencin adı Lion’ du Jimm dede bu gençle birkaç defa konuşmaya çalışsa da başaramadı.
Lion ‘un aklında çok kötü bir şey vardı. Jimm dede bunu hissediyordu. Günlerdi
onu göz takibinden hiç ayırmıyordu. Öğle yemeğine oturmuşlardı yemek yiyorlar
ve Jimm dedenin yanın da birçok esir var ve Jimm dede ile sohbet ediyorlardı. Jimm
dedenin aklına birden Lion geldi. Bütün yemekhaneyi gözü ile taradı. Ama Lion
yoktu düşünmeye başladı Lion nerede acaba diye birkaç gündür Lion ‘un bakışları
daha derindi.
bakıyordu. Acaba Lion kendine kötü bir şey yapabilir mi diye düşündü. Birden
yemeğini bırakıp yemekten kalktı. Doğruca Lion çadırına gitti. Lion elinde bir bıçakla
öylece duruyordu. Lion birden bıçağı kendine doğru batırmaya çalıştı. Jimm dede
birden atıldı Lion ‘ un elini yakaladı. Bütün güçü ile Lion ‘u engellemeye
çalışıyordu. Lion bıçağı boğazına doğru götürdü. Jimm dede Diğer elini Lion ‘
un boğazına koydu. Bıçak Jimm dedenin elini kesti. Ve bıçak yere düştü
DEVAM EDECEK..