NEDEN? Betül Yanık- Öğrenci

 

    “Maddenin her bir parçası -biz insanlar da dahil olmak
üzere- bu muhteşem kainattaki bir senfoninin notalarından ibaretiz aslında.”
Diyor Prof. Dr. Sinan Canan, şecere-i hilkatten bahsederken, “bu senfoninin bir
notası” olduğumuzu hatırlayabilmek, kendimize “ben kimim?” sorusunu yöneltmekten
geçer elbette. Yani her şeyi en başından düşünmek.
     Çoğu kez varlığımızı,
nereden gelip nereye gittiğimizi düşünmek boş bir işmiş gibi tavır takınıyoruz.
Beynimiz, enerjisini bunun için tüketmemesi gerektiği sinyalini veriyor bize.
Çünkü “düşünmemek” ya da “ezberlemek” beynimiz için muhteşem bir ekonomi
modeli. Sorgulamak hareket ister. Güç ister, irade ister -ve en önemlisi-
cesaret ister.     
      Ancak kendimizi
sigaya çekmek, fiiliyatımızı, fikriyatımızı, kimliğimizi, dinimizi sorgulamak
bizim için oldukça korkunç ve yapılmaması gereken bir iş. “Allah korusun dinden
çıkarım.” Deyip bir çırpıda sıyrılıveriyoruz bu işten. “dinden çıkmak” korkusu kahir
ekserimizi sorgulamaktan saptırıyorsa meseleye din üzerinden yürüyebiliriz.
Eğer inandığınız din size “dediklerimi yap, gerisini düşünme” dayatması
yapıyorsa ondan kaçarak uzaklaşmanız gerekir. Çünkü insan fıtratı gereği
“neden?” sorusunu sorar. Dinimiz bu soruyu yöneltmemize izin vermiyorsa,
mübarek olsun; prangalı birer köleyiz. Yani özetle, bir şeye bağnazca bağlanıp
“neden” sorusunu sormuyoruz.
        İslam, oturup Kur’an-ı
Kerîm okuduğunuzda “kalk ve harekete geç” emrini verir. Kalk; hayvanları,
insanları, arşı ve şemayı, kâinatı, geçmiş kavimleri düşün. Kalk, “gözünü çevir
de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun?” (Mülk/3). Yani sorgula ve tanı.
aklet, fikret, hisset.
       Kur’an, yaratılmış
her şeyin bir ayet olduğunu söylüyor. Yani; Kur’ân ve kâinat, Allah’ın bize
gönderdiği mesajın iki farklı tezahürüdür. Biri harflere bürünerek gelmiş;
diğeri bir çiçeğin yaprağında, gökyüzünde uçan bir kuşta, dağlarda, denizlerde
gösteriyor kendini. İlk emir bu yüzden “oku!” Ayetleri oku, yaratılmış her
şeyin bir ayet olduğunu unutmadan oku, çevreni oku, sonra dön kendini oku.
        Bize sorgulamayı farz
kılmış bir dinimiz varken, dinden çıkarım korkusuyla
sorgulamayışımız, meseleyi çok yanlış anladığımızı gösteriyor. İslam,
sorgulamaktan korkmayı gerektiren bir din değildir. Bilakis, cesur olan kazanır.
        Allah azze ve celle,
Hadîd Süresinde, eğer O’na ve Resulüne itaat edersek bize aydınlığında
yürüyebileceğimiz bir ışık vadediyor. “aydın” olana “korkmak” yoktur. Sadece ışığı
görebilmek için yüzümüzü güneşe dönmemiz gerekiyor.

 

Exit mobile version