Yağmur damlaları, nazikçe vuruyordu pencere kenarlarına.
“Çayın altını yak artık, ne duruyorsun?” diyordu adeta.
Bu hava, fincanını alıp, dışarıya bakma havasıydı, öyle ya.
Manzaraya göz attığında, bir tutam da olsa yeşillik görüyorsan, ne ala!
Ağaçlar…Sanki sadece temiz hava değil, huzur da veriyordu insana.
Kuşlar.. Bizim yerimize de özgürce uçuyor gibilerdi semada.
Bu havalar, hal bilen, hatır gözeten arkadaşlarla, sohbet etme havasıydı aslında.
Ailenle birlikte, karşılıklı kahve içme fırsatıydı ya da.
İnsan kendisiyle olan muhabbetini, bu havalarda besleyebilirdi.
İnsan, kendisini en çok bu havalarda dinleyebilirdi.
Yalnızlık mı? Kendisiyle arası iyi olan birine, hiç yalnız denir miydi?
Bu günlerin kıymeti elbet bilinmeliydi.
Bugünlerde yağmur, tadını ala ala seyredilmeliydi.
Bulutlar, yeryüzüne daha bir şefkatle indirmeliydi rahmeti.
Gökler ise, kimseyi korkutmadan, usulca gürlemeliydi.
Yıldırıma gelince, ıssız bir toprak parçasına, sakince düşmeliydi.
Ah şu başkasına rahatsızlık vermeme isteği, ne güzel şeydi.
Asıl mesele, kimseyi incitmeden geçip gitmekti.
Büyükler, “incinmemek, incitmemekten daha zor” derdi.
İnsan incinmiyorsa ,olmuş demekti.
Çünkü incinmeyen, her şeyi Hak’tan bilirdi.
Bir de yargılamayan, sorgulamayan, kin tutmayan, hesap yapmayan dostlar vardı, değil mi?
Pazarlıksız ve karşılıksız seven insanlar, hani ya, onlar nerede kaldılar sahi?
Yağmur damlaları, nazikçe vuruyordu pencere kenarlarına.
“Çayın altını yak artık, ne duruyorsun?” diyordu adeta.
Orhan DOĞANGÜNEŞ
Nisan 2021, Samsun