İmam Şamil
1797 yılında Dağıstan’ın Gimri köyünde dünyaya geldi. Babasının adı Muhammed, annesinin
adı ise Bahu Mesedu’dur. Kökenleri Avarlara dayanmaktadır. Doğduğunda kendisine
dedesi Ali’nin adı verildi. Lakin sürekli hasta olduğundan isim değiştirmenin
iyi geleceğine dair geleneksel inancın etkisiyle adını Şamil olarak
değiştirdiler. Şamil kısa süre sonra sağlığına kavuştur.
Şamil henüz on
beş yaşında iken at binerek kılıç kuşandı. Yirmi yaşına geldiğinde iki metreyi
aşan boyu ile atlama, ateş etme, güreş, koşu, kılıç gibi spor dallarında üstün
yetenek sahibi olmuştu. Bunların dışında arkadaşı Molla Muhammed ile birlikte ileride
kayınpederi olacak Cemaleddin Gazi-Kumuki’den dini eğitimler aldı ve yirmi
yaşındayken ileri bir seviyeye ulaştı. Uzun süredir lideri olmayan Ruslar’ın
müridizm, Kuzey Kafkasya Müslümanlarının ise gazavat dedikleri direniş
hareketinin liderliğine Molla Muhammed seçildi. Şeyh Şamil, imam yani devlet
başkanı seçilen Molla Muhammed’in en önemli yardımcısı oldu.
1829-1832
yılları arasında Molla Muhammed ve Şamil, Hunzak Kalesi’ni almaya çalıştılar
lakin başaramadılar. Bunun dışında Hazar Denizi sahilindeki Tarku’yu ele
geçirdiler, Derbend ve Kızılyar’ı kuşattılar. 1832’de Ruslar’ın Gimri’ye kadar
gelmeleri üzerine Dağıstan’a döndüler. 20 Kasım 1832’de yapılan çatışmada Molla
Muhammed şehit olurken Şamil ağır yaralı olarak kurtuldu. 1832’den 1834’e kadar
Hamza Bey mücadeleyi sürdürdüyse de 19 Eylül 1834’te suikast sonucu öldürüldü. Ardından
Şamil imam seçildi. Şâmil, Hunzak’a yürüyerek Avaristan’ın tamamını kontrolü
altına aldı. Kısa bir süre sonra Kuzey Dağıstan’daki Rus kuvvetlerinin yeni
kumandanı General Lanskoy, Gimri köyünü tahrip etti. Ruslar Hunzak’a bir sefer
düzenleyip Akuşa ve Girgil’i ele geçirdiler. Böylece Kuzey Kafkasya Rus
hâkimiyetine girdi.
1839’da
Ahulgo Tepesi’nde üç bin müridi ile General Grabbe komutasındaki on bini aşkın
donanımlı Rus ordusunun kuşatmasına seksen gün süreyle direndi. Bu direniş süresince halktan bazıları
“Artık teslim olalım, anlaşma yapalım.” diye hayıflanmaya başladı. Bunun
üzerine Şeyh Şamil teslim olmaktan bahsedene kırbaç cezası vermeyi uygun gördü.
Bu durumdan çekinen halk, çareyi Şeyh Şamil’in annesine gitmekte buldu. Annesi,
Şeyh Şamil’e teslim olma teklifini sununca Şeyh Şamil koymuş olduğu kanundan
ödün vermedi. Cezayı yaşlı bir kadın çekemeyeceğinden, ceza oğluna intikal
ettirildi, böylece Şeyh Şamil kendini kırbaçlattırdı. Savaş sonucunda Şeyh
Şamil,8 yaşındaki oğlunu Ruslar’a rehine vererek çekilmek zorunda kaldı. Direniş
lidersiz kalmamalıydı. Bu direniş, Rus komutan Milyutin’in hatıratında şöyle
yazar:
“Hiddetlerinden
köpürmüş, adeta çıldırmış bir hale gelen dağlılar,ulu orta askerlerimizin
üzerine saldırıyor, süngü ucunda can verene kadar dövüşüyorlardı. Teslim olmayı
katiyen reddeden dağlılar, hiçbir ümitleri kalmadığı halde kahramanca
dövüştüler. Kadınlar, çocuklar ellerindeki kamalarla Ruslara hücum ediyor,
süngülerin önünde göz kırpmadan can veriyorlardı.”
Dost
ülkelerden hiçbir yardım göremeyen İmam Şamil’in elindeki bütün kuvvet
kaynakları tükendi ve 6 Eylül 1859’da Gunip’te Prens Baryatinski komutasındaki
70.000 kişilik Rus ordusuna karşı, yanında birkaç yüz kişi kalana kadar
direndikten sonra teslim oldu. Şeyh Şamil ve ailesinin kalan fertleri, başkent
St.Petersburg’a yani İmparator’un sarayına götürüldü. Rus İmparatoru 2.Aleksandr
tarafından sarayın kapısında son derecede nazik karşılandı. Rus İmparatoru ile
yaşamış olduğu şu olay, fazlasıyla bilinmektedir:
Bir gün
2.Aleksandr, Şeyh Şamil’i yemek yemek için karşısına çağırtır. Şeyh Şamil’in
iştahlı bir şekilde yemek yediğini görünce yanındakilere ”Korkarım bu adam birazdan
bizi de yer” diye söylenir. Şeyh Şamil bunu duyunca “Korkmayın dinimizde domuz
eti yemek haramdır.” cevabını verir.
İmam Şamil
bir ay kadar sarayda misafir edildikten sonra saygın tutsak olarak esaret
yıllarını geçireceği Kaluga’ya gönderildi. Lakin Şamil ve ailesine esaret çok
ağır geldi. Şeyh Şamil’in simsiyah saçları beyazladı, kızı ve gelini verem
hastası olarak vefat etti. Aradan ancak on yıl geçtikten sonra hacca gitmesine
izin verildi. Şamil,1870
yılında Rusya’dan ayrılarak önce İstanbul’a geldi. Sultan Abdülaziz tarafından
karşılanarak sarayda ağırlandı. Şamil’in İstanbul’a geldiği haberi
duyulduğunda, halk Şeyh Şamil’i görebilmek için saray kapılarına akın etti.İstanbul’da
bir süre misafir olduktan sonra hac merasimini yerine getirmek amacı ile
Mekke’ye yola koyuldu.
Cidde Limanı’nda
Mekke Emiri, şehrin ileri gelenleri ve büyük bir kalabalık tarafından törenlerle
karşılanarak Mekke’de misafir edildi. Hac sırasında orada bulunduğunu duyan, Dünya’nın
dört bir yanından gelmiş yaklaşık yüz bin Müslümanın onu görmek için yarattığı
izdiham sonucu, Mekke Emiri çareyi Şeyh Şamil’i Kabe’nin üstüne çıkarmakta
buldu. Şeyh Şamil, Kabe’nin üstünden oradaki tüm Müslümanları selamladı.
4 Şubat 1871’de,şu anki Suudi Arabistan sınırları
içinde vefat etti.Hz.Muhammed’in eşi Hz.Aişe’nin de bulunduğu mezarlığa
defnedildi.