Z KUŞAĞI VE DİNDARLIK

Nasreddin hoca bir gün evinin önünde bir şeyler arar durur. Komşusu meraklanır: -Hayırdır hocam ne arıyorsun, yardım edeyim.  Hoca canı sıkılmış bir şekilde der ki,  “yüzüğümü kaybettim, onu arıyorum.” “Peki tam olarak nerede kaybettin” diye sorar komşu, “biz de ona göre bakalım.” Hoca bu ya, “samanlıkta kaybettim” der. Komşu şaşkındır;  -Canım hocam, madem samanlıkta kaybettin, ne diye burada ararsın?   Nasreddin hocanın cevabı şu şekildedir:-Ne yapayım,samanlık çok karanlık, o yüzden burada arıyorum!“ Z kuşağı” denilen bir nesille karşı karşıyayız. Dışarıdan ithal etmedik. Hepsi bizim çocuklarımız. Biz büyüttük, biz yetiştirdik. Hatalarıyla, günahlarıyla, doğrularıyla, yanlışlarıyla her şeyleriyle bizimler.  Bugün 16-22 yaş aralığında bir genci alıp sohbet ettiğimizde, gündemlerinin bizim gündemlerimizden çok farklı olduğunu hissediyoruz. En acısı da, bizim uğruna canımızı dahi vereceğimiz değerlerin, onların umurlarında olmadığını görüyoruz. Elimizdeki bütün imkanlara rağmen dindar nesil yetiştirme konusunda başarılı olamadık.Öncelikle bunu bir kabul edelim. Edelim ki, yol haritamızı ona göre çizelim. Teorik olarak, kaynak olarak, alt yapı olarak, maddi olarak elimizde her şeyimiz var halbuki.Peki ya, nerede yanlış yapıyoruz? Teoride her şey güzel de, pratikte gençlerin önüne acaba ne sunuyoruz?Peygamberimizi anlatıyoruz, tanıtıyoruz. Fakat zahmet edip, önlerine Peygamber gibi örnekler koyuyor muyuz? Sakın ha  “Peygamber gibi olamayız” falan demeyin ha! Böyle düşünüyorsak kendimizi boşa yoruyoruz. Sadece ibadette değil, sosyal hayatta,iş dünyasında, aile ve dostluk hukukunda ,aklımıza ne geliyorsa her konuda, Peygamber gibi olabiliyor muyuz?   İstisnalar elbette olabilir ama bu Z kuşağı vicdanlı ve duyarlı bir nesil. Bu arkadaşların kalplerini iman ile neden ısıtamıyoruz, bunu sorguluyor muyuz? Bu gençler, imanın hayatı nasıl güzelleştirdiğini ne yazık ki bilmiyor.Ama işin kötüsü merak da etmiyor.    Bu gençler Allah’ı anmanın tadını kalplerinde hissetmiyor, sabah namazının huzurunu tanımıyor, yatsı namazını erken kılmanın vermiş olduğu rahatlığı bilmiyor.Bu durumdan rahatsız oluyor muyuz? Ortalama bir Z kuşağıyla şöyle üç beş dakika konuştuğumuzda, ilgilendiği konuların aslında sosyal medyada gündem olan konular olduğunu görüyoruz. Suçu sosyal medyaya ve küresel güçlere atmak kolay.Peki ya bu çocukların eline akıllı telefonları ve tabletleri verip, odalarına kim itti? Bunu konuşuyor muyuz? “Derman arardım derdime, derdim benim dermanım imiş” diyor ya Niyazi Mısrî ,biz de bu meseleyi dert edinilsek, başka dertlerimize de derman bulacağız Allah’ın izniyle. Yeter ki Nasreddin Hoca gibi, samanlıkta kaybettiğimizi evin önünde aramayalım. Gençliği nerede kaybettiysek, oraya yoğunlaşalım. Orhan DOĞANGÜNEŞ

Exit mobile version