DİL ÜZERİNE

featured
Yaşadığınmz coğrafyada, karşılaştığımız kültürler, etkileşimlerimiz ve etkisinde kalınan inançlar ile yaşadığımız ve nefes aldığımız bölgede bir “kültür teknesi” oluşur. Biz bu kültür teknesinde ancak dil ile nefes alarak yaşarız.

Dil hava gibidir nasıl ki onun %78’i azot ise dilin de %78’i duygu ve düşüncelerimizi ifadeyi sağlayan kelimelerden, %21’i oksijen ise dilin de %21’ bizi yaşatan özden ve %1’i argon neon gibi asal gazlardan oluşuyor ise dilin de %1’i argodan oluşur. Kültürü güçlü kılan nesne işte bu karışımlara sahip olan kuvvetli bir dildir.

Dil bir milletin evsaflı ve zengin olan uzvu olmadıkça o toplumda duygu akışı ve iletişim maalesef mümkünsüz hale gelir. Türkçe, konuşulduğu coğrafyada hakim kültür bu duygudaşlığı veren ortak kültürün yaşanmasını sağlayan bir yapı oluşturur. O nedenle dünyanın 3/4 ünde başka bir lisan bilmeseniz de anlayabilmenizi ve anlaşabilmenizi sağlayacak kadar alana şamil bir dildir.

Türkçede her millet ve medeniyet kendinden bir şeyler bulmaktadır. Eti, Sümer, Yunan, Roma, İbrani, Arap, Yahudi, Hristiyan ve Müslüman hepsi bu dile bir şeyler katmıştır. Mahiyeti bu kadar geniş olan Türkçe ve Türk kültürü kadük ve sakil bir milliyetçilik anlayışı ya da milli olanı red ile tekamül edilemez.

Tabidir ki bunu söylerken bu Avrupalının ırkçı ve insana; duygusuz, hissiz bir robotmuşçasına olan bakış açısını modern zamanlarda beşeri soluksuz bırakacağı günleri getirme çabasında oluşunu da unutmamalıdır.

Bu çabayı yırtanbilme kabiliyeti olan ve tarihinde köleleşme emaresi göstermeyen tek millet olan Türk milleti ve onun çok fazla zulme ve ihanete uğramış olan dili Türkçedir.

Şu an dünyada gelmekte olan köleleştirici akla karşı durabilecek ve medeniyeti tekrardan koruyup koruyabilecek olan millet Türk milletidir. İşte bu yüzden içerde haini dışarıdan da düşmanı hiç bitmez ve bitmeyecektir de.

Geriye dönük olarak Türkleri aşağılamanın keyfiyet ve kemiyeten sığ ve ırkçı Avrupalı ve onların özentileri ya da yersiz işbirlikçi Anadolu medeniyetleri ile intibak kuramamış ve bu kültüre kıskançlık ve öfke duyanların tezahürüdür.

Türkler at sırtında yaşadı, atın sırtındayken “iyiliği emreden kötülükten sakındıran” bir mücahid, attan indiğinde ise çil çil imarethaneler ve ibadethaneler kuran bir mimar olmayı bilebildi. Şöyle bir bakın dünyaya hangi coğrafyada bu kadar çok ibadethane ve imarethane vardır.

Bu yazıyı okuma zahmetinde bulunanlar şovenist bir perspektif olduğunu ve akışın bağlamını ve omurgasını anlamlandıramadığı kanaatine vasıl olabilirler. Ancak Türk milletinin mündemiçini bozmanın en iyi yolunun onun dilini bozmak olduğunu bilen batılı ve işbirlikçi oryantalistlerinin korkulu rüyası Türk’ü Türk yapan diline sahip çıkan nesillerin yetişmesidir.
Bunun olması demek dile ve millete son 250 yıldır giydirilen deli gömleğinin yırtılması ayaklara takılan prangaların parçalanması anlamına gelecektir. Vesselam
0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
DİL ÜZERİNE

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Giriş Yap

Açı Bakışı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!