ROMAN…1. BÖLÜM – 4

featured

NOT; ROMANIN TAMAMI – (ROMAN…1. BÖLÜM – 1) ‘ DE

Erdem bunları düşünürken toplantı bitmiş ve çalışma arkadaşları işlerinin başına dönmek için toplantı salonundan ayrılmışlardı. Herkes odadan çıkalı henüz bir kaç dakika olmuştu ki genel kontrol odasının kapısının açılmadığının haberi ortak WhatsApp grubuna yazıldı. Başta Erdem olmak üzere tüm arkadaşları bunun bir şaka olabileceğini zira ekip üyelerinde tüm odaları açan akredite kartlarının yanlarında, retina tarama sistemlerinin, boy ve kilo endekslerinin ölçen cihazların, yine ses tanıma sisteminin kapıya yaklaşıldığında otomatik olarak devreye girdiğini ve bunun kontrolünün kendi ekibinde olduğunu biliyordu. Kapıların açılmaması söylemi olsa olsa bir şaka olabilirdi. Ancak bir dakika içinde tüm ekip üyelerinden aynı mesaj gelince bunun şaka olmadığını ve hatta çok ciddi bir sorun olma ihtimalinin varlığını anlamakta gecikmediler.

Henüz salondan ayrılmamış ve haberi burada alan Erdem kanının çekildiğini ve başından aşağı kaynar suyun boşandığını hissetti. Oturduğu yerden kalkarak arkadaşlarının olduğu yere doğru koşar adımlarla yürümeye başladı. Bir yandan da sistemin şifresinin nasıl değiştiğini anlamaya çalışıyordu. Ekip başı olarak Erdem bir karar vermek zorundaydı ama ne yapabilirdi, zira sistem herhangi bir saldırıyı algıladığında kendisini kapatıyor ancak Erdem’in ekip üyelerini algıladığında ya da onların sisteme düzeltici müdahelesi olmaksızın kendiliğinden kapıyı açarak sisteme dış müdahale bitene kadar da kapıları kapalı tutuyordu. Peki nasıl olmuştu da bu kez ekip toplantı salonundayken kendini kapamış ve sanki ekip içerideymiş gibi davranarak onlara dahi kapısını açmaz olmuştu. İşte bu sorunun cevabını herkesten önce Erdem merak ediyordu.

Koşarak kapıya gelen ekip hemen kontrol merkezindeki sisteme müdahale etmek istediler böylece tüm sistemi kontrol edecek ve var olan sorunu gidermiş olacaklardı. Kontrol merkezine vardıklarında sistemi kontrol eden yapay zekanın onların içeriye girmelerine izin vermediğini gördüler. Ne kadar uğraşsalar da içeri giremiyorlardı zira sistem kontrol odasına girişte yer alan çelik alaşımlı cam kapıyı kilitlemişti. Bu kapı bir savaş anında dahi açılamasın diye çeşitli alaşımlar ile özel olarak dizayn edilmişti ve ancak uygulanan prosedürü bilenler tarafından sistemin istediği komut ve şartlar yerine getirildiğinde açılabiliyordu. Bu nasıl bir işti, içeri girmeleri gerekiyordu fakat bunu başaramıyorlardı böyle bir durumu amirlerine izah dahi edemezlerdi. Ne diyeceklerdi amirlerine, ‘efendim kontrol merkezinin giriş kapısı açılmamakta direniyor o yüzden şehrin sularını kontrol edemiyoruz’ bu durumda amirleri de olsun evladım canınız sağ olsun mu diyeceklerdi. Erdem ve ekibi böyle bir olumsuzluğu daha önce düşünmüşler ve sistemi ekibindeki birkaç kişinin bildiği ve birlikte  açabileceği manuel bir sistem eklemişlerdi. İşte bu acil giriş kapısının kodlarının saklı olduğu odaya Erdem ve üç arkadaşı girip ellerini kapının kumanda merkezine yerleştirdiğinde kapının açılmadığını ve sistemin saldır olduğuna dair sinyal vererek kendilerine direndiğini gördüler. Neler olduğunu anlamaya çalışıyorlar ve akıllarına geleni savmak için ‘la havle’ çekiyorlardı. Düşündükleri şey, ya kumada merkezi kötü niyetli kişilerin eline geçmiş olmalı, ya da yapay zekanın algoritması değişmiş olmalıydı her ne ise bilinen bir gerçek vardı ki o da kontrol odasına ivedilikle girilmesi gerekliliğiydi. Erdem ve ekibi de ne yapıp edip kontrolü tekrar ele geçirmeli ve halkın su ihtiyacını kontrol eden sisteme hükmederek şehre suyu yeniden vermeliydiler. Merkeze nasıl girileceğine dair ekip ikiye bölünmüştü ve birinci bölüm yangın merdivenlerinden ikinci bölüm ise arıza helikopterini çağırarak çıkıp kumanda merkezinin üstünde yer alan ve uzun zamanlı nöbetlerde burada kalanların kısa süreli dinlenmek amacıyla kullandığı ve ekip üyelerinin, ‘cihannüma’ dedikleri teraslı odaya girmeyi planlıyorlardı. Bu oda başkaları tarafından pek bilinmiyor ancak ekip üyelerinin oldukça gözdesi olan bir yerdi. Eğer oraya bir şekilde girmeleri mümkün olur ise iç merdivenleri kullanarak komuta merkezine inilebilir ve kontrolü yeniden ele geçirilebilirdi. Bu fikirlerini Erdeme açtıklarında bu fikrin doğru olduğunu ancak helikopterin olamayacağını zira eğer olayın arkasında terörist bir el varsa buna izin vermeyeceğini ama yangın merdiveni fikrinin işe yarayabilir olabileceğini söyledi.

Ekip üyeleri yangın merdiveninden çatıya ulaştıklarında bu bölmenin çelikten kapılarının kapalı olduğunu Kumanda merkezine geçişi sağlayan teras kapısı kapatılmış ve açmak için zorlandığında insanlara elektrik şoku vererek çarpıyor ve kapının açılmasına izin vermiyordu. Bu herhangi bir ekip tarafından başarılabilecek bir durum değildi ancak Erdemin ekibinin de başına ilk gelen bir şeydi. Bu arada Erdemin gözü ortamdaki kameralara takıldı. Tüm kameralar aktif olarak yapılan hareketleri an be an kaydediyor ve özellikle hareketli kameralar onların yürüş yönüne göre dönerek hareket ediyorlardı. Muhtemelen kameralar ile yaptıkları  izleniyor ve onlar daha hamleye geçmeden önce sistem yapacakları şeyin önlemini alıyordu. Bu olaylar gerçekleşirken Erdem’in aklına bir hile geldi. Öncelikle ekibi üçe ayırdı ve kendisi dışındaki grupları kontrol odasının diğer giriş diğer kapılarına doğru yönlendirdi. Kontrol merkezinin bir ana iki de yan giriş kapısı vardı ve ekip bu kapılardan giriş yapmak için sistemi zorlayacak ve sistem onlarla uğraştırırken kendisi de düşündüğü hileyi gerçekleştirebilecekti böylece ekiplerden biri ana kapıdan ikisi yan kapılardan olmak üzere kontrol odasına girişe uğraşırken Erdem de merdivenlerden alt katlara doğru inmeye başladı. Kendisi yedi kat aşağıdaki enerji kontrol odasına inecek, oradaki elektrik panosuna ulaşıp bir şekilde başarabilirse şuan ki kumanda merkezindeki  ve tüm binadaki elektriği kesecekti. Üçe ayrılan ekip hızla görev alanlarına doğru giderken Erdem merdivenlerden aşağı doğru koşarak inmeye başladı ve zemin kata ulaştı. Merdivenlerin bitiminde elektrik panosunun giriş kapısı vardı ve o da elektronik kontrol sistemiyle korunuyor olup panoya doğrudan ulaşmasına imkan vermiyordu.

Kapıya yaklaştığında çalışan görevliye kendini tanıttı ve hemen kapıyı açmasını istedi. Binada genel müdür ardından en yetkili kişi Erdemdi ve bu emir hemen yerine getirilmeliydi. Öyle de oldu emri alan görevli hemen kapıyı açtı. Kapı açılır açılmaz oda girişinin sağ tarafında bulunan yangın söndürme tüpünü olduğu yerden çıkararak güzelce kavradı.  Erdem eline aldığı yangın söndürme cihazını görevlinin gözünün önünde fırlatarak panoyu parçaladı ancak elektrik kesilmedi. Yere düşen yangın söndürme tüpünü oradan alarak tekrar sigortalara doğru fırlattı bu arada kapıdaki görevli,’ne yapıyorsunuz Erdem bey, lütfen kendinize gelin’ diyerek ona müdahale etmek istediyse de tüp sigortaları es geçerek yere düştü. Elektriği kesmek istediğini zira kontrol merkezine ekibinin giremediğini anlattı ve görevlinin kendisine yardım etmesi gerektiğini söyledi.  Başarabilirse bu kesinti tüm ekibe en çok beş dakikalık bir süre kazandıracaktı. Zira beş dakika içinde binanın hemen yanında yer alan jeneratörler devreye girecek ve ardında sistem tekrar çalışmaya başlayacaktı. İşte bu süre kazanma eylemi ancak bu kadar zaman için geçerli idi. Erdem elektriği keser kesmez üç dakikalık sürede koşarak yedinci kattaki kontrol merkezine çıkması gerekliydi. Aksi durumda jeneratörler çalışarak elektrik üretecek ve ardından da yapay zeka tekrar devreye girecek böylece kapılar belki de bir daha hiç açılmamak üzere kapanacaktı. Elektrik kesintisiyle birlikte merdiven otomatlarının da kapanacak olması onun için merdivenlerde yol bulmak oldukça zorlayıcı olacaktı. Ancak Erdem buna çapında bir hazırlık ta  yapmıştı. Elektriği kesmeden önce yeraltı madenlerinde çalışanların önlerini görmek için taktıkları ışıklı kasklardan birini duvardan alarak kafasına takmış ve arkasından Allah ne verdiyse elindeki yangın söndürme tüpüyle elektrik panosuna vurmuştu.Vurulan darbenin şiddetiyle panoda yer alan kabloların birbirine vurması sonucu ortaya çıkan kısa devre ışığı ortalığı aydınlatmaya yetti ve böylece binanın elektriği kısa süreliğine de olsa kesilmiş oldu.

Erdem oyalanmadan hızla koşarak merdivenlerden yukarıya doğru çıkmaya başladı. Birinci, ikinci, üçüncü katları nasıl geçtiği bile anlayamamış dört, beş ve altıncı katları yıldırım hızıyla geçip yedinci kata ulaştığında soluk soluğa kalmıştı. Kontrol merkezinin kapısına vardığında elektronik kapılar hala kapalıydı, Erdem, koşuya başlamadan önce çalıştırdığı kronometreye baktığında yedi katı üç dakikadan biraz fazla bir sürede  geçmişti. Bu bir dünya rekoru olmalı diye geçirdi içinden. Koşarken geçireceğini düşündüğü süreden biraz fazlasını kullanmıştı yani başta planladığından daha azdı kalan süre, yani kala kala iki dakikası kalmıştı ve bu sürede kapıyı açmak zorundaydı. Elleriyle kapıyı ileri doğru ittiğinde kapının kolayca açıldığını ve yaptığı planın işe yaradığını gördü. İçeri girdi ve doğrudan tüm sistemi kontrol eden bilgisayarın bulunduğu masanın başına geçti. Henüz koltuğa oturmuştu ki jeneratör devreye girdi ve elektrik makinaları tekrar çalıştırmaya başladı. Ancak ters giden bir şey vardı ana bilgisayar tüm uğraşlarına rağmen cevap vermiyor, çalışıyor ama komutları yerine getirmiyordu. Ne yapması gerektiğini sormak için bu konuların uzmanı olan Ömer’i aramak istedi. Cep telefonunu eline alıp numarayı çevirdiğinde kapsama alanı dışında olduğunu gösteren işaretle karşılaştı zaten ara tuşuna bastığında telefonda herhangi bir çağrı sesi de gelmiyordu.. Hay Allah’’ dedi bu günde ne kadar aksi şeyle karşılaştım. Neyse sabit telefonu kaldırıp numarayı çevirmek istedi ama o telefondan da çevir sesi gelmiyordu. Bir süre sonra diğer merkezlere giden ekipler geri dönmüşler ve Erdemin yanına gelmişlerdi. Onlar içinde aramaya çalıştığı ancak telefon edemediği Ömer de vardı şimdi hep birlikte  ortaya çıkan bu absürt durumu anlamaya çalışıyorlardı. Bulunduğu yerdeyken aklından bunları geçiren Erdem buradan çıkarak hızlı bir şekilde kontrol merkezine gitmesi gerektiğini düşündü ama nasıl? Acaba dedi beni kaçırmaya çalışanlar ekibine de bir şey yapmış olabilir miydi? Ya  onları da kaçırmışlarsa ve hiç biri kendisi kadar şanslı olamamışsa işte bunu düşünmek bile istemiyordu.

Erdem şimdi  iş yerine nasıl döneceğini planlamak zorundaydı ve özellikle son on yıldır yapay zekayı kontrol edenlerin en önemli buluşlarından biri sosyal kontrol ve sosyal puan sistemi devredeyken bunu nasıl yapacaktı. Bu birim hem sokaktan hem de uydudan hareket eden her şeyi takip edebiliyordu. Bu takip her yerde hareket eden en küçük şeyi bile algıladığı gibi onun ne ya da kim olduğunu anında tespit edebiliyordu. Bunun için de yalnızca yüz, ses ve beden konfigürasyonu değil yürüyüş ve koşu konfigürasyonunu da tespit edebiliyordu. Yani hareket eden bir varlığın beş dakika içinde ne olduğuna nereden gelip nereye gittiğine daha önce nerelerde bulunduğuna varıncaya kadar çıkarabiliyor hatta sistemde kayıtlı bir ceza ya da suç durumu olup olmadığını anında belirleyebiliyordu. Sosyal kontrol ve sosyal puan sistemi o kadar güçlüydü ki aynı anda milyonlarca insanı an be an takip ve kontrol edebiliyordu. Hatta bu sistemi uygulayanların kendilerini tanrı yerine koyduklarını, düşündüklerini duymuştu Erdem.

Erdem’in çalıştığı Su İdaresi Müdürlüğü bulunduğu yerden birkaç km uzaklıktaydı. Başına gelen bu olay olmadan birkaç dakika önce işten çıktığı için çok uzaklaşması mümkün olmamıştı. İş yerine dönmeliydi ancak öncelikli olarak bu sosyal kontrol ve sosyal puanlama sistemini nasıl atlatacağını düşünüyordu. Şimdi diye mırıldandı ‘kendi çaresizliğini düşünerek’ ne yapmalıyım ve nasıl bir yol bularak merkeze dönmeliyim dedi kendi kendine. İş yeriyle arasında fiziki bir engel yoktu ancak dışarı çıkıp elini kolunu sallayarak oraya varması da çok kolay değildi. ‘Eğer’ dedi içinden ‘beni götürmek isteyenler polis ise mobesa sistemi ile sosyal kontrol ve sosyal puan sisteminden anında beni tespit edebilirlerdi, yok eğer mail’i gönderen o çete ise işte o zaman çok daha kötü bir durumla karşı karşıya kalmış demekti zira adalet sistemi yani devlet en nihayetinde onu tutuklar ve yasal haklarını tanırdı ama örgütün amacı ve ne yapacağı kestirilemezdi belki de günün sonunda canından olabilirdi.

Aslında İstanbul eskiden böyle bir şehir değildi. Çocukluğunda sokaklarında özgürce gezebildiği ve kimsenin hesap sormadığı ya da kimsenin kimseyi gasp etmeye çalışmadığı çok güzel bir şehirdi. İlkbahar geldiğinde bahçelerinde erguvanların açtığı ve kokusunun sokaklara kadar yayıldığı gökdelenlerin sayısının elliyi bile geçmediği ve özellikle eski bahçeli evlerin camilerin ve minarelerin şehrin siluetine güzellik kattığı, boğazdan bakanların evlerin üzerinde evleri taşımaya çalıştığı bir manzaranın yer aldığı bir köprüleriyle ve ışıl ışıl yapısıyla muhteşem olduğu bir şehirdi. Evet o dönemlerde de suç örgütleri ve suçlular vardı ama en güçlü yardımcıları mermi takılı silahlarıydı şimdiki gibi tüm insanlığı değil karşısındaki en çok bir kaç kişiyi tehdit edebiliyorlardı.

Erdemin o sırada aklına olayın gerçekleştiği günde yaşadıkları bir başka olay geldi. Şehirde sular kesildiğinde halk sokaklara çıkmış ve susuzluğun sebebiyle ilgili sosyal medyada ve yapay zekanın halka manipülasyon için kurdukları sosyal medya da çıkan haberlerin doğruluğunu araştırmakla meşgul idiler. Özellikle YSM (Yapay Sosyal Medya) aynı anda 3 trilyon paylaşımını analiz edip halkın ruh MR’nı çekiyor ve onları kızdıracak ve yönetime karşı kışkırtarak düşman edecek haber ve yorumları piyasaya sunuyorlardı. Herkesin paylaşımlarına uygun ve halkı zıvanadan çıkaracak haberleri onların cep telefonu ekranlarına düşüyor ayrıca herhangi birinin kasıtlı yazdığı yalan haberi alarak sanki gerçekmiş gibi parlatarak sunuyor. Bu haber ve paylaşımları okuyan halkta hiç düşünmeden tepkisini yakıp yıkarak gösteriyor bir dakika düşünmek için bile zaman harcamıyordu.  Neredeyse tüm paylaşımlar makineler tarafından kurgulanıyor ve farklı belgelerdeki görüntüler kolajlanarak sanki gerçekmiş gibi manipülasyon amaçlı olarak sunuyordu. Bunları anlık tekzip yapsanız bile kimse umursamıyor ve herkes bile bile yalana inanmayı tercih ediyordu.

Erdem ile Ömer Alfa (ANA) bilgisayarın neden çalışmadığını ya da komutlara neden cevap vermediğini anlamaya ve bulmaya çalışırken ekip arkadaşlarını da onlara yardım etmekte ve herkes görevini yapmaktaydı. Bu arada ekipte sosyal medyadan sorumlusu olan arkadaşları da om alanda sörf yapmaktaydı. Bu arkadaşları ekibin şakacısı ve şüphecisi olduğundan arkadaşları  tarafından oldukça az ciddiye alınmakta idi ve sırf bu yüzden ona septik diye ad takmışlardı. Necmi bu su kesilmesi haberin birkaç yerde farklı şekillerde sunulduğunu fark etti ve arkadaşlarına dönerek bunu anlatmak istedi. Daha önceden de arkadaşları arasında kurduğu komploların fos ve asparagas çıkması nedeniyle kimse onu dikkate almıyor ve hatta onunla dalga geçiyorlardı. Necmi’nin bu ısrarlı tavrı daha öncekilere hiç benzemiyordu. Şüphe ettiğini söylediği şeyleri Erdem dahil herkesin görebileceği şekilde ortadaydı. Diğerleri de kendi hesaplarından sosyal ağlara girdiklerinde benzer manipülatif haberlerle karşılaştılar. Haberlerin en ilginçlerinden birisi biraz önce Erdem’in zemin katta elektrikleri kesmek için panoya vurduğu yangın söndürme tüpünün ve kısa devrenin görüntüleriydi. Bu görüntülerin üzerinde haber başlığı olarak seçilen cümle ise olayın aslını bilmeyen sıradan bir vatandaş için oldukça kışkırtıcıydı. Haberde; ‘Halkın susuzluğunu hiçe sayan belediye görevlisi su sistemine elektrik sağlayan paneli umarsızca patlattı’ yazıyordu. Bu başlığın altındaki görüntü yaklaşık bir saat önce gerçek panoyu patlatan Erdem’in gerçek görüntüsü idi. Erdem bu fotoğrafın nasıl çekilmiş olabileceğini düşünürken aklına kameraların kendilerini takip etmekte oldukları bilgisi gelmişti. Evet kameralar görüntüleri kaydetmişti ancak bu görüntüleri sosyal medyaya kim servis etmişti. Kim olacak sisteme kim müdahale etmiş ise oydu bunu yapan ve bunun içinde şu an açmak için uğraştıkları ve açılmamakta inat eden bu ana bilgisayar çekip servis etmişti görüntüleri yeni sosyal medya ortamına.

Bir müddet daha uğraştıktan sonra ekip merkez bilgisayarın çalışmayacağına karar vererek başka bir bilgisayarı devreye almaya karar verdiler. Tam bunu yapmak için harekete geçtiklerinde bilgisayar kendiliğinden çalışmaya başladı.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
ROMAN…1. BÖLÜM – 4

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Giriş Yap

Açı Bakışı ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!